Bilgisayar karşısında geçirilen uzun saatler ve masa başında yanlış oturuşlar boyun, sırt ve bel ağrılarını kaçınılmaz kılıyor. “Kimin ağrımıyor ki!” dedirten bu şikayetler özellikle ofis çalışanlarının peşini bırakmıyor. Zira ekran karşısında farkında olmadan kamburlaşmamız ve o pozisyonda saatlerce hiç kalkmadan ekrana bakmamız teknolojik ağrılara davetiye çıkarıyor. Bilgisayar başında çalışanlarda en sık rastlanan şikayetlerin başında boyun ağrısı, sırt ağrısı ve el bileğindeki ağrıların geldiğini belirten Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Metin Türkmen, uzun süre hareketsiz durmanın özellikle bacaklarda kan dolaşımı problemlerine de neden olduğunu, boyun ve sırt ağrılarının tedavi edilmediği taktirde eklemlerde kireçlenmeden, kronik ağrılara hatta fıtığa kadar birçok soruna yol açabildiğini vurguluyor. Prof. Dr. Türkmen, teknolojinin yol açtığı ağrılardan korunmanın 8 yolunu anlattı.
Omurganız için dik oturun
Sırtınız dik, kalçanız geriye dayanmış şekilde oturmanız çok önemli. Oturuş şekli kadar oturulan koltuk da büyük önem taşıyor. Özellikle ‘müdür koltuğu’ denilen koltukta , koltuk bütün gösterişine rağmen ortopedik özellikte olmadığı için, oturulduğunda ister istemez önde oturmak gerekiyor ve bel desteksiz kalıyor ki bu son derece sağlıksız bir oturuş şekli. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Türkmen “Eğer bu tip bir koltukta oturmak zorunda kalırsanız, mutlaka bel boşluğunu doldurun, ayaklarınız yere temas edecek şekilde dik oturun” diyor.
Sandalyeniz bacak boyunuza uygun olsun
Oturduğunuz ortopedik sandalyeyi kullanmayı bilmeniz gerekiyor. Yüksekliğini bacak boyuna göre ayarlamalısınız. Ayağınız yere değmeli. Doğal oturuş şekli, ayağınız yere değdiğinde dizinizin 90 derece kıvrıldığı şekildir.
Masaya fazla eğilmeyin
Çalışanların farkında olmadan çok sık yaptıkları hatalardan biri, işlerinin yoğunluğuna kapılıp masaya doğru fazla eğilmeleri adeta klavyenin tuşlarına kapanmaları.Siz siz olun masayla aranızda mesafeyi koruyun. Öne doğru eğilmekten kaçının ve bunu hep aklınızda tutun.
Laptop’u dizinizin üstüne koymayın
Laptop kullananlar hep önlerine doğru bakıyorlar. Çoğu kişi dizlerinin üzerine koyup öyle çalışıyor. Oysa bu doğru bir duruş değil ve son derece riskli. Ekran karşımızda, göz seviyemizde durmalı. Bu,kafamızı dik tutup boynumuzun yorulmasını önlemek için gerekli. Sürekli önünüze bakarak çalışmayı adet haline getirirseniz boyun ve sırt ağrılarınız kaçınılmaz olur.
Ayakkabınızı doğru seçin
Sürekli masa başında çalışanların ayakkabı seçimine de çok dikkat etmeleri gerekli. Bu kişiler kısa dolaştıkları sürelerde bile farkında olmadan diz ve bel eklemlerini zorlamaktalar. Ayakkabı nedeni ile topuk kalkıyor, onu tolere etmek için de bel ve diz mecburen kırılıyor ve zorlanıyor. Ayakkabının üstten de yandan da parmakları sıkmaması şart. Ayak topuk içine oturacak, rahat olacak, üstte boşluk olacak ki parmaklar sıkışmasın, rahat hareket etsin. Yanda boşluklar da ayağın sıkışmasını engelliyor.
Dolaşın, merdiven inip çıkın
Masada ekran karşısında uzun süre oturmak, sadece boyun, bel ve sırt ağrılarına değil kan dolaşımı problemlerine de neden oluyor. Kanın, alt bölgelerden kalbe rahat dönebilmesi için bacak kaslarının çalışması gerekli. Aksi halde bacakta, bilekte ödem, varisler başlıyor hatta hemoroide yol açıyor. Bu nedenle su içmek, tuvalete gitmek bahanesiyle sık sık yerinizden kalkın, dolaşın, oturduğunuz yerde bacak bilek hareketleri ve kas germeleri şeklinde egzersizler yapın. En iyisi sık sık kalkıp dolaşmak.
Egzersizi ihmal etmeyin
Omurgayı düzgün pozisyonda tutmak için dik durulması, dik durmak için de boyun, sırt, göğüs ve bel kaslarının kuvvetli olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Türkmen “Gelişen teknoloji insanları ofislere mahkum etti. Oturarak kas gücümüzü korumamız mümkün değildir. Bunun için günlük egzersizleri hayatımıza sokmak, en az üç gün spor yapmak zorundayız” diyor.
Yüzmek ağrılara birebir
Bel, boyun ve sırt ağrılarıyla baş etmede yüzme en uygun spor. Prof. Dr. Metin Türkmen,“Haftada iki gün kendinize zaman ayırıp, yüzmelisiniz. Suyun psikolojik olarak rahatlatıcı etkisi yanında, yarattığı homojen direnç ortamı kaslarınıza da çok faydalıdır. Suyun içerisinde vücudunuzdaki tüm kaslarınız aynı basınçla karşılaşır ve su dışındaki sporlar ile aynı enerjiyi harcarken buna karşın daha az yorulmuş olursunuz” diyor.
http://www.milliyet.com.tr/agrilara-davetiye-cikarmayin-pembenar-detay-genelsaglik-2004640/
28 Ocak 2015 Çarşamba
27 Ocak 2015 Salı
Solunum Yolu Hastalıkları Artıyor
Havaların soğumasıyla artan kömür kullanımı hava kirliliği sorununu beraberinde getiririrken, Dünya sağlık Örgütü'nün (WHO) raporuna göre Türkiye'nin neredeyse tamamı zehir soluyor. Hava kirliliğine uzun süre maruz kalınması, ağır bir solunum hastalığı olan Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) için de önemli bir tehdit oluşturuyor.
WHO verilerine göre Türkiye’nin 6 ilinde hava kirliliği, eşik değer olan 20 µg/metreküpün oldukça üzerinde. Hatta bazı illerde 100 birimin bile üzerine çıkıyor. Iğdır, Batman, Afyon, Osmaniye, Gaziantep ve Siirt, hava kirliliğinin en yüksek olduğu iller sıralamasında başı çekerken, İstanbul’un da aralarında bulunduğu diğer illerde de durum pek parlak değil. Öyle ki İstanbul, Sivas ve Bayburt’ta kirlilik, 48 birim olarak ölçülürken, Elazığ, Çankırı ve Şırnak’ta 46, Amasya’da 43, Yalova ve Tunceli’de 41, Samsun’da 39, Sinop’ta 38, Artvin’de 34, Eskişehir ve Tokat’ta ise 31 birim olarak tespit ediliyor.
Bursa’da tehlike had safhada
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın internet sitesinden yayınladığı veriler de bu korkutucu gelişmeyi belgeledi. Bursa'da hava kirliliği özellikle yılın ilk günlerinde çok ciddi bir boyuta da ulaştı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın verilerine göre insan sağlığını tehdit eden parçacık maddelerin (PM10) günlük ortalaması Bursa’da Dünya Sağlık Örgütü'nün güvenli bulduğu günlük limitin 6 katını ulaşırken, bu oran Aralık ayı sonunda ise 10 katına çıktı.
Solunum yolu hastalıkları artıyor
Hava kirliliğindeki artış KOAH gibi solunum yolu hastalıklarının da artmasına neden oluyor. Dünyada milyonlarca insanı etkileyen, Türkiye’de ise her yıl binlerce insanın ölümüne yol açan KOAH, akciğerlerdeki hava yollarının daralmasına bağlı nefes darlığı ile kendisini gösteriyor. Sigaranın yanı sıra, bitkisel ve hayvansal kaynaklı yakıtlar gibi zararlı maddelerin uzun süreli solunmasına bağlı olarak akciğer ve hava yollarında oluşan KOAH, öksürük, balgam çıkarma ve nefes darlığı gibi temel belirtilerle başlıyor. KOAH alevlenmesi olarak adlandırılan, hastaların nefes alıp vermeyle ilgili sorunlarının tıbbi müdahale gerektirecek kadar arttığı dönemler ise erken tanı ve doğru tedavi ile azaltılabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre görülme sıklığı açısından KOAH tüm hastalıklar içinde 4’üncü sırada bulunuyor ve her yıl 3 milyondan fazla kişinin ölümüne neden oluyor. Türkiye’de ise yılda yaklaşık 26 bin hasta KOAH nedeni ile yaşamını yitiriyor.
Zaman içinde yorgunluk, halsizlik ve depresyon gibi şikayetlerle karşılaşan KOAH hastalarında ileri dönemlerde ise kanın yeterince oksijenlenememesi sonucunda parmak uçları, dil, dudaklar ve kulak memeleri mavi-mor renk alıyor. Ağır hastalarda kandaki karbondioksitin atılamamasına bağlı olarak uykuya eğilim artıyor. 1 Yılda yaklaşık 1 ila 4 kez ortaya çıkan KOAH alevlenmelerinde ise nefes darlığı, öksürük ve balgam miktarında artış görülüyor. Büyük ölçüde bakteriyel enfeksiyonlar (yüzde 70 – 75) ve virüsler (yüzde 20 – 25) nedeniyle ortaya çıkan alevlenmelerin önlenmesi için KOAH hastalarının doktor gözetiminde her yıl Eylül-Ekim aylarında grip aşısı ve 5-10 yılda bir pnömoni (zatürre) aşısı yaptırmaları öneriliyor.
WHO verilerine göre Türkiye’nin 6 ilinde hava kirliliği, eşik değer olan 20 µg/metreküpün oldukça üzerinde. Hatta bazı illerde 100 birimin bile üzerine çıkıyor. Iğdır, Batman, Afyon, Osmaniye, Gaziantep ve Siirt, hava kirliliğinin en yüksek olduğu iller sıralamasında başı çekerken, İstanbul’un da aralarında bulunduğu diğer illerde de durum pek parlak değil. Öyle ki İstanbul, Sivas ve Bayburt’ta kirlilik, 48 birim olarak ölçülürken, Elazığ, Çankırı ve Şırnak’ta 46, Amasya’da 43, Yalova ve Tunceli’de 41, Samsun’da 39, Sinop’ta 38, Artvin’de 34, Eskişehir ve Tokat’ta ise 31 birim olarak tespit ediliyor.
Bursa’da tehlike had safhada
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın internet sitesinden yayınladığı veriler de bu korkutucu gelişmeyi belgeledi. Bursa'da hava kirliliği özellikle yılın ilk günlerinde çok ciddi bir boyuta da ulaştı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın verilerine göre insan sağlığını tehdit eden parçacık maddelerin (PM10) günlük ortalaması Bursa’da Dünya Sağlık Örgütü'nün güvenli bulduğu günlük limitin 6 katını ulaşırken, bu oran Aralık ayı sonunda ise 10 katına çıktı.
Solunum yolu hastalıkları artıyor
Hava kirliliğindeki artış KOAH gibi solunum yolu hastalıklarının da artmasına neden oluyor. Dünyada milyonlarca insanı etkileyen, Türkiye’de ise her yıl binlerce insanın ölümüne yol açan KOAH, akciğerlerdeki hava yollarının daralmasına bağlı nefes darlığı ile kendisini gösteriyor. Sigaranın yanı sıra, bitkisel ve hayvansal kaynaklı yakıtlar gibi zararlı maddelerin uzun süreli solunmasına bağlı olarak akciğer ve hava yollarında oluşan KOAH, öksürük, balgam çıkarma ve nefes darlığı gibi temel belirtilerle başlıyor. KOAH alevlenmesi olarak adlandırılan, hastaların nefes alıp vermeyle ilgili sorunlarının tıbbi müdahale gerektirecek kadar arttığı dönemler ise erken tanı ve doğru tedavi ile azaltılabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre görülme sıklığı açısından KOAH tüm hastalıklar içinde 4’üncü sırada bulunuyor ve her yıl 3 milyondan fazla kişinin ölümüne neden oluyor. Türkiye’de ise yılda yaklaşık 26 bin hasta KOAH nedeni ile yaşamını yitiriyor.
Zaman içinde yorgunluk, halsizlik ve depresyon gibi şikayetlerle karşılaşan KOAH hastalarında ileri dönemlerde ise kanın yeterince oksijenlenememesi sonucunda parmak uçları, dil, dudaklar ve kulak memeleri mavi-mor renk alıyor. Ağır hastalarda kandaki karbondioksitin atılamamasına bağlı olarak uykuya eğilim artıyor. 1 Yılda yaklaşık 1 ila 4 kez ortaya çıkan KOAH alevlenmelerinde ise nefes darlığı, öksürük ve balgam miktarında artış görülüyor. Büyük ölçüde bakteriyel enfeksiyonlar (yüzde 70 – 75) ve virüsler (yüzde 20 – 25) nedeniyle ortaya çıkan alevlenmelerin önlenmesi için KOAH hastalarının doktor gözetiminde her yıl Eylül-Ekim aylarında grip aşısı ve 5-10 yılda bir pnömoni (zatürre) aşısı yaptırmaları öneriliyor.
Etiketler:
alerjik astım,
astım tedavisi,
biorezonans,
koah,
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı,
mora,
mora terapi,
sigara,
sigaradan kurtulmak,
sigaranın zararları,
sigarayı bırakmak
19 Ocak 2015 Pazartesi
Mutsuzluk Zayıflamaya Engel!
Beslenme Danışmanı Dr. Gönül Ateşsaçan fazla kilosu olan ya da psikolojik sorun yaşayan kadınlar için; “Kişi kilosundan ve görüntüsünden memnun değildir ve bu onu işlerinde başarısızlığa götürüyordur ama bunun analizini yapamıyordur. Kişi çok güzelse ama mutlu değilse sağlıklı değildir, mutluluk ve iç huzur da çok önemli. Ruhsal, fiziksel ve görüntü olarak iyi hissetmesi gerekiyor.” dedi.
Eğer Diyetteyseniz ve bu diyet sırasında bir an önce kilo vermek istiyorsanız dikkat etmeniz gereken bazı ayrıntılar var” diyen Beslenme Danışmanı Dr. Gönül Ateşsaçan “Bu noktalara dikkat ederek diyetinizi daha verimli hale getirebilir ve çok daha kısa zamanda büyük kilolar verebilirsiniz.Örneğin diyet sırasında kesinlikle atıştırmamalısınız.Öğün aralarında atıştırmak büyük hatadır. Bundan vazgeçin. Buzdolabınızı kalorili ve lezzetli yiyeceklerle doldurmayın.Nefsinize hakim olamayacağınızı bile bile evde bu tür yiyecekler bulundurmak sizin için büyük tehlikedir. Diyette istenilen kilonun verilmesi için yeteri kadar uyku çok çok önemlidir.Ne çok ne de az yeterince uyuyun.Günde en az 6 saat en çok 9 saat uyumaya özen göstermelisiniz ve uykunuz kaliteli olmalı.Ara ara bölünen ve hafif bir uyku size fayda sağlamayacaktır.Kesinlikle uyanır uyanmaz kahvaltı yapmalısınız.Kahvaltısız bir diyet asla işe yaramaz.Kahvaltı sonrası bir fincan yeşil çay içmek işinizi kolaylaştıracak” diye konuştu.
Sık sık ve hafif gıdalarla beslenmeye özen gösterilmesini isteyen Beslenme Danışmanı Dr. Gönül Ateşsaçan, “Asansör kullanmayın, kısa mesafelerde vasıtaya binmeyin ve gün içerisinde mümkün olduğunda yürüme bahaneleri yaratın.Ne kadar fazla hareket ederseniz o kadar hızlı kilo verebilirsiniz.Hareket etmek metabolizmanızı hızlandıracak ve çok daha çabuk kalori yakmanıza ortam hazırlayacak. Böylece düzene giren sağlam bir metabolizma ile etkili bir diyet programı gerçekleştirmiş olacaksınız.” dedi.
Geçtiğimiz Günlerde 'Neden Açım Neden Şişmanım' adlı kitabını çıkararak oldukça dikkat çeken Dr.Gönül Ateşsaçan son olarak, “Diyet yaparken insanlar bir süreden sonra bıkabilir ya da yanlış diyet taktikleri yüzünden kolayca pes edip verdikleri kilonun kat be kat fazlasını alabilir.Diyette bu tip hatalara düşmemek için öncelikle diyetisyeninize başvurmalı ve bir uzman eşliğinde kilo vermeye çalışmalısınız” şeklinde konuştu.
Etiketler:
biorezonans,
depresyon,
diyet,
kilo,
kilo alma,
kilo almak,
kilo veremiyorum,
kilo verme,
kilo vermek,
kilolardan kurtulmak,
mora,
mora terapi,
mora terapi ile zayıflamak,
mutsuzluk,
ruh sağlığı,
sağlık
16 Ocak 2015 Cuma
Sigara İçiyorsanız Mesane Kanserinden Korkun!
Mesane kanseri önlem alınmazsa öldürücü olabilen bir hastalıktır. Mesane kanserinin bilinen en önemli belirtisinin kanlı idrar olduğunu belirten Kastamonu Devlet Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr.Kadir Önem hastalığın risk faktörü sigaradan da uzak durulması gerektiğini ifade ediyor.
Mesane kanseri olan hastaların çoğunun sigara içicisi olduğunu biliyoruz. Öncelikle kesinliği kanıtlanmış olan sigaradan uzak durarak mesane kanserini önleyebiliriz. Mesane kanseri tanısı konulan ve tedavi edilen hastalarda dahi sigara içiciliğinin bırakılması kanserin tekrarlamaması açısından oldukça önemlidir. Sadece sigara içmek değil sigara içilen bir ortamda sigara dumanını solumak dahi sakıncalıdır bu nedenle sigara içilen ortamlarda bulunmaktan kaçınmalıyız. Diğer bir sakınılması gereken madde arseniktir. Sudaki arsenik miktarının azaltılması ile mesane kanserlerinin sıklığının azaldığı bazı ülkelerde gösterilmiştir.
Meyve ve sebzelerde bol miktarda bulunan vitaminlerin de mesane kanserini önlediği ve koruyucu olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle bol miktarda meyve sebze tüketmeliyiz. Bunun yanı sıra yüksel kolesterollü besinlerle beslenmenin ise mesane kanseri riskini artırdığı bilinmekte. Bu nedenle yüksek kolesterollü besinlerden de mümkün olduğunca uzak durmalı ve kan kolesterol düzeyimizi düzenli aralıklarla ölçtürmeliyiz.
Mesane kanserinden koruyucu etkisi olan ve her yerde rahatlıkla bulabileceğimiz bir diğer madde ise sudur. Sürekli sıvı almak idrar torbasını zararlı maddelere maruz kalmaktan koruyacağı için bol su tüketmeliyiz.
...
Yazının tamamı için:
http://www.milliyet.com.tr/sigara-iciyorsaniz-mesane-kanserinden-korkun--pembenar-detay-genelsaglik-1338434/
Mesane kanseri olan hastaların çoğunun sigara içicisi olduğunu biliyoruz. Öncelikle kesinliği kanıtlanmış olan sigaradan uzak durarak mesane kanserini önleyebiliriz. Mesane kanseri tanısı konulan ve tedavi edilen hastalarda dahi sigara içiciliğinin bırakılması kanserin tekrarlamaması açısından oldukça önemlidir. Sadece sigara içmek değil sigara içilen bir ortamda sigara dumanını solumak dahi sakıncalıdır bu nedenle sigara içilen ortamlarda bulunmaktan kaçınmalıyız. Diğer bir sakınılması gereken madde arseniktir. Sudaki arsenik miktarının azaltılması ile mesane kanserlerinin sıklığının azaldığı bazı ülkelerde gösterilmiştir.
Meyve ve sebzelerde bol miktarda bulunan vitaminlerin de mesane kanserini önlediği ve koruyucu olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle bol miktarda meyve sebze tüketmeliyiz. Bunun yanı sıra yüksel kolesterollü besinlerle beslenmenin ise mesane kanseri riskini artırdığı bilinmekte. Bu nedenle yüksek kolesterollü besinlerden de mümkün olduğunca uzak durmalı ve kan kolesterol düzeyimizi düzenli aralıklarla ölçtürmeliyiz.
Mesane kanserinden koruyucu etkisi olan ve her yerde rahatlıkla bulabileceğimiz bir diğer madde ise sudur. Sürekli sıvı almak idrar torbasını zararlı maddelere maruz kalmaktan koruyacağı için bol su tüketmeliyiz.
...
Yazının tamamı için:
http://www.milliyet.com.tr/sigara-iciyorsaniz-mesane-kanserinden-korkun--pembenar-detay-genelsaglik-1338434/
Etiketler:
biorezonans,
edt,
kanser,
mesane kanseri,
mora,
mora terapi,
mora turkey,
sigara,
sigara dumanı,
sigara içmek,
sigaradan kurtulmak,
sigaranın zararları,
sigarayı bırakmak
13 Ocak 2015 Salı
Teknolojinin Olumsuz Etkileri Azaltılabilir.
Günümüzde hızla gelişen bilim ve teknoloji insan hayatını oldukça kolaylaştırdığını aktaran Memorial Diyarbakır Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Ertuğrul Uzar, teknolojinin hatalı kullanımının, sağlık açısından bazı riskler taşıdığına dikkat çekti. Yapılan bilimsel araştırmalara göre telefon, tablet ya da bilgisayar karşısında çok fazla zaman geçiren kişiler yayılan elektromanyetik dalgalar nedeniyle baş ağrısından şikayet ettiğini dile getiren Doç. Dr. Uzar, gebelikte ve çocuklarda telefon kullanımı baş ağrısı nedeni olabileceğini ifade etti. Cep telefonunu yoğun kullanan ve baz istasyonlarına yakın bölgelerde yaşayanlarda baş ağrısı, hafıza değişiklikleri, sersemlik ve uyku problemleri gibi nöropsikiyatrik şikayetlerin sık görüldüğünü aktaran Doç. Dr. Uzar, telefonla uzun süre konuşanlarda baş ağrısı, kulakta ve başta yanma hissi oluşmakta, gebelik döneminde ve çocuklarda kontrolsüz cep telefonu kullanımı migren ve farklı karakterlerdeki baş ağrılarına neden olabileceği yapılan çalışmalarla kanıtlandığını belirtti.
İş yaşamının vazgeçilmez parçası olan bilgisayarların da önemli sağlık sorunlarına yol açtığını vurgulayan Doç. Dr. Uzar, "Uzun süre cep telefonu ve bilgisayarın kontrolsüz kullanımı, baş ve eklem ağrısı, işitme kaybı, sersemlik hissi, baş dönmesi, sıkıntı, stres ve gerginlik hali ile ilişkili sorunları ortaya çıkarmaktadır. Cep telefonu ve bilgisayar kullanan kadınlar erkeklerden daha fazla olumsuz etkilendiği de unutulmamalıdır" dedi.
Cep telefonunun, özellikle baş bölgesinde hafif şiddette baskı veya yanma tarzında ağrılara sebep olabileceğini dile getiren Doç. Dr. Uzar, "Bu şikayetler, kullanıma paralel olarak artmaktadır. Uzun süreli cep telefonu kullanımı, akustik nörinom yani sekizinci kafa sinirini çevreleyen dokuda iyi huylu tümörlerin oluşumunu da tetiklemektedir" diye konuştu.
Teknolojinin olumsuz etkilerini en aza indirmek için bilgiler veren Doç. Dr. Uzar, şu önerilerde bulundu: "Cep telefonu ile kulaklık takılarak konuşulabilir. Çekim alanının düşük olduğu yerlerde konuşma yapılması sakıncalıdır. Çünkü telefon karşı tarafla iletişim kurabilmek için daha fazla güç harcar ve bu durum kişinin daha fazla radyasyona maruz kalmasına yol açar.Uyurken, telefon açık bir şekilde yastık altında veya başucunda bulundurulmamalıdır. Telefon yatağın mümkün olduğu kadar uzak bir noktasına konulmalıdır. Bilgisayar başında günlük geçirilen süre 2,5 saati geçmemelidir. İş gereği gün boyunca bilgisayar başında bulunanlar ise yarım saatte bir mola vermeli, gözleri kırparak kurumayı engellemeli ve bilgisayar ekranına uzun süre odaklanmamalıdır."
8 Ocak 2015 Perşembe
İnsülin Direncini Ciddiye Alın!
Çabuk acıkıyor ancak geç doyuyor, halsizliğe el ve ayak titremeleri bazen de baş dönmeleri eşlik ediyorsa, hiç vakit kaybedilmeden doktora başvurulmalı.
Bu belirtilerin, başta şeker hastalığı olmak üzere, inme, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, karaciğer yağlanmasını tetikleyebilen insülin direncinin işareti olabileceğini bildirdi.
Şeker hastalığının insülin salınımı, insülin etkisi veya bu faktörlerin her ikisinde de bozukluk olması sonucunda ortaya çıkan kan şekeri yüksekliği ile karakterize bir hastalık olduğunu kaydeden Avrupa Hospital Dahiliye Uzmanı Dr. Salih Işık, insülin direncinin ise kan şekeri normal olmasına rağmen dokuların direnç göstermesi nedeniyle insülin hormonunun normalden fazla salgılanması olduğunu söyledi.
Ciddi hastalıkları tetikleyebilir
Genetik yatkınlık, obezite ve hareket azlığının, aşırı insülin salgılayarak pankreasın erken yorulmasına neden olan insülin direncinin gelişimi ve ortaya çıkmasında en önemli faktörleri oluşturduğunu bildiren Dr. Salih Işık, insülin direncinin birçok hastalıkla birlikte şeker hastalığını da tetikleyebildiğini ifade etti. Işık, “İnsülin direnci, şeker hastalığı, inme, kalp damar hastalıkları, ateroskleroz, hipertansiyon, karaciğer yağlanması, lipid yükseklikleri, polikistik over hastalığı ve infertilite gibi birçok hastalığı tetikleyebiliyor” dedi.
Sağlıklı beslenme ve egzersiz şart
Çabuk acıkma, geç doyma, elde ayakta titremeler, halsizlik, baş dönmesi, soğuk terlemeler ve kilo vermede zorlanma gibi şikayetlerin insülin direncinin belirtileri olabileceğine dikkat çeken Dr. Salih Işık, “Bu etkileri azaltabilmek için sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz yapmak gerekmektedir. Yaşam tarzı değişikliği, düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme ile insülin direnci büyük oranda düzelebilmektedir. Diyetin yanında, mutlaka düzenli egzersiz yapılması gerekmektedir. Buna rağmen yeterli görülmüyorsa insülin direncini kıran ilaçlarla destek olunabilir. Metformin ve glitazon grubu ajanlar, insülin direncinin ilaçla tedavisinde kullanılabilirler” diye konuştu.
Kolay teşhis edilebiliyor
İnsülin direncinin, açlık kan şekeri ve kanda insülin düzeyine bakılarak HOMA indeksi kullanılarak kolayca hesaplanabildiğini kaydeden Dr. Salih Işık, insülin direncinin sağlıksız beslenme, kilo artışı ve hareketsiz yaşam tarzı ile tekrar ortaya çıkabileceğini belirterek, şunları söyledi:
“Düzenli spor yapmak ve kilo vermek insülin direncini kıran önemli faktörlerdir. Kan şekerini hızla yükselten beyaz ekmek, pirinç, patates gibi nişasta ve şeker oranı yüksek gıdalardan uzak durup, glisemik indeksi düşük,kalori içeriği az, posa içeriği yüksek ve tok tutan yiyeceklerin seçilmesi insülin direncini kırmada etkili beslenme seçenekleridir.”
http://www.milliyet.com.tr/insulin-direnci-ciddiye-alinmali-pembenar-detay-genelsaglik-1995497/
4 Ocak 2015 Pazar
Suyun İnanılmaz Etkisi
Su içmenin insan sağlığı için ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak içtiğimiz suyun vücudumuza ne etkisi olduğunu biliyor muyuz?
1.Su iştah bastırıcıdır
Su iyi bir iştah bastırıcıdır. Eğer su içmeyi sıklaştırırsanız, acıkma süreniz gecikecektir.
2.Su kolesterolü düşürmeye yardım eder
Suyun kolesterol üzerinde büyük bir etkisi vardır ve vücuttaki kolesterol seviyesini düşürür. Bu, daha çabuk zayıflamanıza yardımcı olur.
3.Kas yapmanıza yardımcı olur
Eğer kaslarınız susuz ise ne kadar egzersiz yaparsanız yapın hiçbir değişiklik göremezsiniz. Su içmeyi arttırdığınızda farkı göreceksiniz.
4.Su doğru sindirim için gereklidir
Sindirim sisteminin doğru çalışması için su önemli bir kaynaktır. Eğer aldığınız su yetersiz kalırsa, kendinizi şişkin ve yorgun hissedersiniz.
5.Karaciğerin işlevi için yardımcıdır
Karaciğer, kilo vermede önemli bir organdır ancak bunu başarmak için suya ihtiyacınız var. İhtiyacınız olandan daha az içtiğiniz takdirde karaciğeriniz sadece yağ depo edecektir.
6.Yeterli miktardaki su, vücudun su depolamasını durdurmasına yardımcı olur
Vücudunuz için yeterli olan su miktarını tüketmiyorsanız, vücudunuz su depolayacaktır. Bu da sizi normal halinizden daha şişkin gösterecektir.
7.Su hem açlığınızı, hem de susuzluğunuzu durdurur
Aç hissettiğinizde bir bardak su içmeniz sizin hem susuzluğunuzu geçirir, hem de açlık duygusundan uzaklaşmış olursunuz.
8.Su, cildinizi nemlendirir ve esnek hale getirir
Tüm süper modellerin de bildiği gibi ihtiyacınız kadar suyu aldığınızda deriniz de en güzel şekilde gözükecektir.
9.Toksinleri vücudunuzdan atmanıza yardımcı olur
Sağlıklı olmak, kilo vermede önemli bir etkendir. Su içmek vücudunuzdaki toksinleri atmanıza yardımcı olur. Toksinleri atmanızla birlikte vücudunuz da daha şekilli gözükecektir.
http://www.milliyet.com.tr/suyun-vucudumuzdaki-inanilmaz-pembenar-galeri-analiz-icecekler-1991899/?PAGE=1
1.Su iştah bastırıcıdır
Su iyi bir iştah bastırıcıdır. Eğer su içmeyi sıklaştırırsanız, acıkma süreniz gecikecektir.
2.Su kolesterolü düşürmeye yardım eder
Suyun kolesterol üzerinde büyük bir etkisi vardır ve vücuttaki kolesterol seviyesini düşürür. Bu, daha çabuk zayıflamanıza yardımcı olur.
3.Kas yapmanıza yardımcı olur
Eğer kaslarınız susuz ise ne kadar egzersiz yaparsanız yapın hiçbir değişiklik göremezsiniz. Su içmeyi arttırdığınızda farkı göreceksiniz.
4.Su doğru sindirim için gereklidir
Sindirim sisteminin doğru çalışması için su önemli bir kaynaktır. Eğer aldığınız su yetersiz kalırsa, kendinizi şişkin ve yorgun hissedersiniz.
5.Karaciğerin işlevi için yardımcıdır
Karaciğer, kilo vermede önemli bir organdır ancak bunu başarmak için suya ihtiyacınız var. İhtiyacınız olandan daha az içtiğiniz takdirde karaciğeriniz sadece yağ depo edecektir.
6.Yeterli miktardaki su, vücudun su depolamasını durdurmasına yardımcı olur
Vücudunuz için yeterli olan su miktarını tüketmiyorsanız, vücudunuz su depolayacaktır. Bu da sizi normal halinizden daha şişkin gösterecektir.
7.Su hem açlığınızı, hem de susuzluğunuzu durdurur
Aç hissettiğinizde bir bardak su içmeniz sizin hem susuzluğunuzu geçirir, hem de açlık duygusundan uzaklaşmış olursunuz.
8.Su, cildinizi nemlendirir ve esnek hale getirir
Tüm süper modellerin de bildiği gibi ihtiyacınız kadar suyu aldığınızda deriniz de en güzel şekilde gözükecektir.
9.Toksinleri vücudunuzdan atmanıza yardımcı olur
Sağlıklı olmak, kilo vermede önemli bir etkendir. Su içmek vücudunuzdaki toksinleri atmanıza yardımcı olur. Toksinleri atmanızla birlikte vücudunuz da daha şekilli gözükecektir.
http://www.milliyet.com.tr/suyun-vucudumuzdaki-inanilmaz-pembenar-galeri-analiz-icecekler-1991899/?PAGE=1
2 Ocak 2015 Cuma
Alışkanlıklarınızı Değiştirmenin Zamanı Geldi!
Çoğumuz yılbaşını önemli kararları uygulamak için bir başlangıç olarak kabul ederiz. Gelin en değerli hazinemiz olan sağlığımız için de bunu uygulayalım. Ama unutmayalım ki çoğumuz devamını getiremiyoruz çabuk vazgeçiyoruz. İstanbul Florence Nightingale Hastanesi, Sağlıklı Yaşam Merkezi Direktörü Uzm. Dr. Özgür Şamilgil, yeni yılda sağlığımız adına alınması gereken karaları belirtiyor;
1- Organik taze sebze meyve ağırlıklı besleneceğim. Çünkü; Uzun ve sağlıklı yaşayan insanlar Dünya'nın çok farklı yelerinde, oralara özgü, çok farklı bitki, meyve ve hayvanlarla besleniyor. Ortak yanlarıysa, hareketli bir yaşam ve mevsiminde yetişen organik ürünlerle beslenmeleri...
Çevre kirliliğinden uzak yerlerde, böcek ilacı ve yabani bitki öldürücü ilaçların mümkün olduğunca az ya da hiç kullanılmadığı, geleneksel tarım ürünlerinin tüketiminin kanser ve kronik hastalıklardan korunmada çok büyük rolü olduğu düşünülüyor. Gelişmekte olan vücudların nhassasiyeti nedeniyle gebelerde ve çocuklarda organik beslenmenin çok daha önemli olduğu biliniyor.
2- Kilo vereceğim insülin direncini yeneceğim. Çünkü; Diyabet, erken ölüm, kalp-damar hastalıkları, inme, böbrek hastalığı ve körlüğün önde gelen nedenlerindendir. Tip 2 diyabet hastalarının çoğu fazla kiloludur. Fazla kilolu veya obez olmak kolon, göğüs, rahim ve safra kesesi kanserleri için riskimizi yükseltir.) Kemiklerde eklemlerde yıpranma ve kireçlenme, Uyku Apnesi (Uykuda nefes duraklaması beynin ve kalbin oksijensiz kalması) Obezite solunum yetersizliği sendromu, kısırlık sorunları ve safra taşları ile ilgili hastalıklardan bu sene uzak yaşamak istiyorum.
3- Bilgisayar ve cep telefonu kullanmadan yüzyüze sosyalleşeceğim! Çünkü; Bağışıklık sistemi dahil vücuttaki birçok sistem kişinin Ruhi durumuyla yakından irtibatlı çalışıyor. İyimser kanser hastalarının kandaki bağışıklık hücrelerinin kemoterapiye daha iyi yanıt verdiğini gösteren birçok araştırma var. Sindirim sistemi hastalıkları, Kalp damar hastalıkları hipertansiyon romatizmal hastalıklar ve cilt hastalıkların hatta böbrek taşının dahi stres ile tetiklenebildiği biliniyor. Hobisi fazla olan, yüzyüze görüşerek sosyalleşen, çevresi geniş olanların daha sağlıklı ve hastalıklarla baş etmede başarılı olduğu, stres hormonları düzeylerinin daha düşük olduğu bildiriliyor.
4- Sigaradan uzak duracağım. Çünkü ; Sigara damarları daraltıyor, iç tabakasını tahrip edip kolesterol yapışmasını tetikliyor, kanın pıhtılaşmasını kolaylaştırıyor. Kalp krizine, inmeye, çeşitli organların damarlarında tıkanmalara yol açıyor. Kanseri tetikliyor. Sevdiklerimle kaliteli bir hayat sürdürmek için dumansız hava sahası istiyorum.
5- Daha çok hareket edeceğim, egzersizi hayat tarzı haline getireceğim. Çünkü; Egzersiz yapılmadan yapılan diyetlerin metabolizmayı yavaşlatıcı etkisi nedeniyle az yense de kiloların geri alınmasına neden olduğu biliniyor. Kilolu kişilerin kilo veremese de egzersize devam ettiklerinde kalp krizi, felç ve kansere yakalanma oranlarının düştüğü biliniyor. Yapılan 1 saatlik egzersizin ömrü 2 saat uzattığı da bir gerçek. Egzersiz ayrıca beynin yaşlanmasını geciktiriyor mikrobik ve romatizmal hastalıklara yakalanma olasılığını azaltıyor. Bunun için hiçbirşey yapamasam da işe giderken vasıtaya 1 durak geç binip dönerken de 1 durak erken ineceğim, asansör yerine merdiven kullanacağım, saatte bir masa başından kalkıp 2 dk da olsa adım atacağım.
6- Yeni şeyler öğrenmeye çalışacağım, akıllı telefonumun beni akılsızlaştırmasına izin vermeyeceğim. Çünkü; Yeni birşeyler öğrenmeye çalışan, çeşitli kurslara katılan, çok farklı konularda bulmaca çözen, orta ve üstü yaştaki bireylerin bunama, alzheimer gibi beyin hastalıklarına yakalanma oranlarının daha düşük olduğu biliniyor.
7- Fazla alkol tüketiminden uzak duracağım. Çünkü; Uzun süre fazla tüketilen alkolün depresyon hafıza zayıflaması veya sara nöbeti riskini, karaciğer sirozu, kalp hastalıkları, hipertansiyon, inme ve hatta ağıziçi, gırtlak, karaciğer, pankreas, meme kanseri riskini artırabileceği biliniyor.
8- Yeterli ve kaliteli uykuya özen göstereceğim. Çünkü; 6-8 saatlik iyi bir gece uykusunun sağlık için önemi çok büyük. Bölünmüş, kalitesiz, eksik ya da fazla uyku şunlara yol açabiliyor: Bağışıklık sistemini ciddi derecede bozuyor. Hafızayı önemli ölçüde zayıflatıyor, dikkat dağınıklığı yaratıyor. Zihinsel ve fiziksel performansı düşürüp problem çözme yetisini azaltıyor. Şeker Hastalığı'na yatkınlığa, tokken bile sık acıkmaya (gece nöbeti tutanlarda) kilo artışına neden oluyor. Hayvan deneylerinde tümör gelişimini 2-3 kat arttırıyor. Biyolojik iç saate bağlı (uyku hormonu ve antioksidan olan) Melatonin gibi hormonların dengesini bozup kansere neden olan oksidasyon yapıcı maddelere karşı dayanıksızlığa yol açıyor. Stresle ilişkili, kalp, tansiyon, mide, barsak, psişik hastalıkları arttırabiliyor. Uykuda (ve spor yaparken) salgılanan yaşlanmayı geciktirici, hastalıklara karşı dayanıklılık sağlayan gençlik hormonu denen Büyüme Hormonu'nun azalmasına neden oluyor. Kronik uykusuzluk herhangibir nedenden ölüm riskini 3 kat arttırıyor. 5 saatten az veya 9 saatten fazla uyumak kalp krizi, inme riskini %50 kadar arttırıyor.
9- Akdeniz diyetine uyacağım. Çünkü; Her yıl uzun yaşayan ülkeler sıralamasında Akdeniz ülkeleri ve Japonya çoğunlukla başı çekiyor, bunda en çok zeytinyağı, balık, mevsiminde tüketilen taze sebze, meyve, az miktarda alkol (şarap), fermente ürünler (peynir, turşu, soya sosu vb), sarımsak, soğan, az yağlı kırmızı et tüketiminin önemli olduğu düşünülüyor. Çiğ veya buğulama, haşlama pişirme yönetiminin tercihi de önemli görülüyor. Girit'te bunların dışında bol miktarda keçi peyniri tüketiliyor. Uzun yaşayan Kafkas ırkının av eti ve kımız, yoğurt gibi fermente gıda tüketimi yüksek. Eskimolar ise bol miktarda yağı av hayvanı ve soğuk su balığı tüketiyor.
10- Çevremdekileri, ailemi, dostlarımı da bu konularda teşvik edeceğim. Çünkü; Yalnız başına uygulanan bu karalara uyum, ilk haftalar yüzde 75 iken 6 ay sonra yüzde 40 civarına düşüyor. Üstelik dostlarımı çok seviyorum.
http://www.sabah.com.tr/saglik/2014/12/23/yeni-yilda-sagliginiz-icin-yeni-kararlar-alin
1- Organik taze sebze meyve ağırlıklı besleneceğim. Çünkü; Uzun ve sağlıklı yaşayan insanlar Dünya'nın çok farklı yelerinde, oralara özgü, çok farklı bitki, meyve ve hayvanlarla besleniyor. Ortak yanlarıysa, hareketli bir yaşam ve mevsiminde yetişen organik ürünlerle beslenmeleri...
Çevre kirliliğinden uzak yerlerde, böcek ilacı ve yabani bitki öldürücü ilaçların mümkün olduğunca az ya da hiç kullanılmadığı, geleneksel tarım ürünlerinin tüketiminin kanser ve kronik hastalıklardan korunmada çok büyük rolü olduğu düşünülüyor. Gelişmekte olan vücudların nhassasiyeti nedeniyle gebelerde ve çocuklarda organik beslenmenin çok daha önemli olduğu biliniyor.
2- Kilo vereceğim insülin direncini yeneceğim. Çünkü; Diyabet, erken ölüm, kalp-damar hastalıkları, inme, böbrek hastalığı ve körlüğün önde gelen nedenlerindendir. Tip 2 diyabet hastalarının çoğu fazla kiloludur. Fazla kilolu veya obez olmak kolon, göğüs, rahim ve safra kesesi kanserleri için riskimizi yükseltir.) Kemiklerde eklemlerde yıpranma ve kireçlenme, Uyku Apnesi (Uykuda nefes duraklaması beynin ve kalbin oksijensiz kalması) Obezite solunum yetersizliği sendromu, kısırlık sorunları ve safra taşları ile ilgili hastalıklardan bu sene uzak yaşamak istiyorum.
3- Bilgisayar ve cep telefonu kullanmadan yüzyüze sosyalleşeceğim! Çünkü; Bağışıklık sistemi dahil vücuttaki birçok sistem kişinin Ruhi durumuyla yakından irtibatlı çalışıyor. İyimser kanser hastalarının kandaki bağışıklık hücrelerinin kemoterapiye daha iyi yanıt verdiğini gösteren birçok araştırma var. Sindirim sistemi hastalıkları, Kalp damar hastalıkları hipertansiyon romatizmal hastalıklar ve cilt hastalıkların hatta böbrek taşının dahi stres ile tetiklenebildiği biliniyor. Hobisi fazla olan, yüzyüze görüşerek sosyalleşen, çevresi geniş olanların daha sağlıklı ve hastalıklarla baş etmede başarılı olduğu, stres hormonları düzeylerinin daha düşük olduğu bildiriliyor.
4- Sigaradan uzak duracağım. Çünkü ; Sigara damarları daraltıyor, iç tabakasını tahrip edip kolesterol yapışmasını tetikliyor, kanın pıhtılaşmasını kolaylaştırıyor. Kalp krizine, inmeye, çeşitli organların damarlarında tıkanmalara yol açıyor. Kanseri tetikliyor. Sevdiklerimle kaliteli bir hayat sürdürmek için dumansız hava sahası istiyorum.
5- Daha çok hareket edeceğim, egzersizi hayat tarzı haline getireceğim. Çünkü; Egzersiz yapılmadan yapılan diyetlerin metabolizmayı yavaşlatıcı etkisi nedeniyle az yense de kiloların geri alınmasına neden olduğu biliniyor. Kilolu kişilerin kilo veremese de egzersize devam ettiklerinde kalp krizi, felç ve kansere yakalanma oranlarının düştüğü biliniyor. Yapılan 1 saatlik egzersizin ömrü 2 saat uzattığı da bir gerçek. Egzersiz ayrıca beynin yaşlanmasını geciktiriyor mikrobik ve romatizmal hastalıklara yakalanma olasılığını azaltıyor. Bunun için hiçbirşey yapamasam da işe giderken vasıtaya 1 durak geç binip dönerken de 1 durak erken ineceğim, asansör yerine merdiven kullanacağım, saatte bir masa başından kalkıp 2 dk da olsa adım atacağım.
6- Yeni şeyler öğrenmeye çalışacağım, akıllı telefonumun beni akılsızlaştırmasına izin vermeyeceğim. Çünkü; Yeni birşeyler öğrenmeye çalışan, çeşitli kurslara katılan, çok farklı konularda bulmaca çözen, orta ve üstü yaştaki bireylerin bunama, alzheimer gibi beyin hastalıklarına yakalanma oranlarının daha düşük olduğu biliniyor.
7- Fazla alkol tüketiminden uzak duracağım. Çünkü; Uzun süre fazla tüketilen alkolün depresyon hafıza zayıflaması veya sara nöbeti riskini, karaciğer sirozu, kalp hastalıkları, hipertansiyon, inme ve hatta ağıziçi, gırtlak, karaciğer, pankreas, meme kanseri riskini artırabileceği biliniyor.
8- Yeterli ve kaliteli uykuya özen göstereceğim. Çünkü; 6-8 saatlik iyi bir gece uykusunun sağlık için önemi çok büyük. Bölünmüş, kalitesiz, eksik ya da fazla uyku şunlara yol açabiliyor: Bağışıklık sistemini ciddi derecede bozuyor. Hafızayı önemli ölçüde zayıflatıyor, dikkat dağınıklığı yaratıyor. Zihinsel ve fiziksel performansı düşürüp problem çözme yetisini azaltıyor. Şeker Hastalığı'na yatkınlığa, tokken bile sık acıkmaya (gece nöbeti tutanlarda) kilo artışına neden oluyor. Hayvan deneylerinde tümör gelişimini 2-3 kat arttırıyor. Biyolojik iç saate bağlı (uyku hormonu ve antioksidan olan) Melatonin gibi hormonların dengesini bozup kansere neden olan oksidasyon yapıcı maddelere karşı dayanıksızlığa yol açıyor. Stresle ilişkili, kalp, tansiyon, mide, barsak, psişik hastalıkları arttırabiliyor. Uykuda (ve spor yaparken) salgılanan yaşlanmayı geciktirici, hastalıklara karşı dayanıklılık sağlayan gençlik hormonu denen Büyüme Hormonu'nun azalmasına neden oluyor. Kronik uykusuzluk herhangibir nedenden ölüm riskini 3 kat arttırıyor. 5 saatten az veya 9 saatten fazla uyumak kalp krizi, inme riskini %50 kadar arttırıyor.
9- Akdeniz diyetine uyacağım. Çünkü; Her yıl uzun yaşayan ülkeler sıralamasında Akdeniz ülkeleri ve Japonya çoğunlukla başı çekiyor, bunda en çok zeytinyağı, balık, mevsiminde tüketilen taze sebze, meyve, az miktarda alkol (şarap), fermente ürünler (peynir, turşu, soya sosu vb), sarımsak, soğan, az yağlı kırmızı et tüketiminin önemli olduğu düşünülüyor. Çiğ veya buğulama, haşlama pişirme yönetiminin tercihi de önemli görülüyor. Girit'te bunların dışında bol miktarda keçi peyniri tüketiliyor. Uzun yaşayan Kafkas ırkının av eti ve kımız, yoğurt gibi fermente gıda tüketimi yüksek. Eskimolar ise bol miktarda yağı av hayvanı ve soğuk su balığı tüketiyor.
10- Çevremdekileri, ailemi, dostlarımı da bu konularda teşvik edeceğim. Çünkü; Yalnız başına uygulanan bu karalara uyum, ilk haftalar yüzde 75 iken 6 ay sonra yüzde 40 civarına düşüyor. Üstelik dostlarımı çok seviyorum.
http://www.sabah.com.tr/saglik/2014/12/23/yeni-yilda-sagliginiz-icin-yeni-kararlar-alin
Etiketler:
alışkanlıklar,
biorezonans,
düzenli uyku,
egzersiz,
fazla kilo,
insülin direnci,
kilolardan kurtulmak,
mora,
mora terapi,
sağlıklı yaşam,
sigara,
sigaradan kurtulmak
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)