29 Ağustos 2020 Cumartesi

Mora Terapi Depresyona Karşı!

Zevk aldığınız ve sizin için önemli olan aktiviteleri terk ettiğimiz ve/veya yaparken zevk almadığımız, umutsuzluk, karamsarlık, çökkünlük, üzüntü, endişe, kaygı ve korkularla beraber seyreden, iştah ve uyku ritmimizin azalma veya çoğalma yönünde bozulduğu, kendimizi son derece çaresiz, değersiz hissettiğimiz, olumsuz düşünceler içinde dalgalandığımız duygu durum bozuklukları bazı uluslararası tanı kriterleri ile örtüştüğünde koyduğumuz tanıların genel adı depresyondur. Ancak her benzeri tablo depresyon olarak tanımlanamaz ve bir depresyondan bahsedebilmemiz için bu belirtilerin bazılarının en az iki (2) hafta süreyle devam etmesi gerekir.

Modern Dünya, insanları “sağlıklılar” ve “hastalar” olarak ikiye ayırır. Konu fiziksel sağlık olunca masum olan bu ayrım, konu ruhsal sağlık olduğunda çok daha büyük bir önem alır. Neden? Çünkü kimin “normal” kimin “sağlıklı” olduğunu söylemek aynı zamanda bir ölçüde hangi davranışların “normal ve kabul edilebilir” hangilerinin ise “hastalıklı ve kabul edilemez” olduğunu söylemek anlamına gelir. Yani toplumsal normaller, bir tür davranışı ve o davranışı gösteren insanı, duruma ve zamana göre sağlıklı veya hastalıklı atfedebilir.

İnsanın içindeki en engellenemez dürtü, “Hayatta Kalmak”tır. Bu o kadar kuvvetlidir ki, bazen genetik mirasımız direksyonu ele geçirir ve kontrol bizden çıkar. Bunun en basiti, çok iğrenç görünümlü bir yemekle veya bizi korkutan bir hayvanla karşılaşmaktır. Biz akıllı zihnimizle her ne kadar “bundan iğrenmeyeceğim” veya “bundan korkmayacağım” desek de etkimiz sınırlıdır.

 


Baş ağrısı, migren, baş dönmesi, eklem ağrıları, mide-bağırsak problemleri gibi. Kişinin şikayetleri hep fizikseldir, hep ağrılardan yakınır ama tüm bunların sebebi altta yatan depresyondur. Ancak kişi depresyonunu, bilinçsiz olarak konuşması daha kolay olan belirtilerle yaşar ve ifade eder. Grip ile mücadele ederken çalışmak zorunda olduğunuzu düşünün. Kafanızda baskı var, vücudunuz ağrıyor ve tek yapmak istediğiniz uyumak. Ancak yeni müşterilerle görüşüp iyiymiş taklidi yapmanız gerekmektedir.

Depresyon üzüntü ya da derin üzüntü değildir. Üzüntü bir duygudur, depresyon ise bir hastalıktır. Bütün duygular biz insanlar içindir. Yine de bazı duygular olumsuz duygular olarak kabul edilir ve kişi bu duygulardan kaçmaya çalışır ancak bu pek doğru bir tutum değildir. Olumsuz duygu yoktur, her duygunun belirli bir işlevi vardır. Ancak bu duyguların uzun bir süre boyunca aşırı yoğunlukta yaşanması doğal değildir ve doğal olmayan birçok durum gibi bizi rahatsız eder. Uzun süren çok yoğun üzüntü gibi uzun süren çok yoğun neşe, coşku da kişiye zarar verir.İşte bu noktada bir hastalıktan bahsedebiliriz.

Bütünsel tıpta modern çözümler üreten Mora Terapi; duygu durum değişikliklerine karşı da oldukça etkili. Buna örnek olarak Bach Çiçekleri tedavisini gösterebiliriz. Mora Terapi cihazları homeopatik ilaç frekanslarını kullanabilen cihazlardır. Bach çiçekleri terapisi ve renk terapileri de bu şekilde uygulanan terapilerin başında gelmektedir. Çocukluk, ergenlik, yaşlılık dönemi de olmak üzere her yaş grubunda kullanılabilmektedir.

 

Ünlü tıp doktoru İngiliz Dr. Edward Bach’in çiçeklerin iyileştirici özellikleri üzerine yaptığı çalışmalar sonucu geliştirilen Bach Çiçekleri Terapisi’nin kişilerin duygu durumlarının düzeltilmesinde oldukça etkilidir. Enerji alanındaki korkuya, sinirliliğe ya da agresif olmaya yol açan duygu tıkanıklıklarını açan Mora Terapi Bach Çiçekleri Terapisi, söz konusu durumlara yol açan frekansları temizleyebilmektedir. Bach Çiçekleri terapilerinde olduğu gibi renk terapileri de enerji durumunun dengelenmesini sağlayarak kayda değer sakin ve mutlu bir hal sağlamaktadır. Ve tüm bu tedavi yöntemleri yan etki barındırmıyor.

Sizi üzgün görmek asla istemeyiz.
😊 Mutlu haftalar!

 

14 Ağustos 2020 Cuma

Özellikle Pandemi Döneminde Ruh Sağlığımızı Korumamız Neden Önemli?

 Neredeyse 6 aydır pandemi tehlikesiyle birlikte yaşıyoruz. Bu nedenle koranavirüs birçok insanda korku ve endişeye neden oluyor. Virüsün ülkemizde de görülmesinin ardından çocuk ve yetişkinlerde güçlü olumsuz duyguların ortaya çıkmasına neden oldu. Belirsizlik ve öngörülemezlik,  ‘kontrol eksikliği’ hissetmemize neden oluyor. Tehditlere karşı diğer tüm canlılar gibi kendimizi koruma eğilimindeyiz ancak tehdit belirsiz ve potansiyel olarak geniş kapsamlı olduğunda ise kendimizi koruyamayacağımızı düşünmeye başlarız. Bu da endişemizi artırarak alışılmadık davranışlar sergilememize neden olabilir.

Eğer insanlar medyada salgın ile ilgili görüntülere ve bilgilere tekrar tekrar maruz kalırlarsa bu da yaşadıkları sıkıntı düzeyini arttırabilir. Bu nedenle bu süreçte ruh sağlığını korumanın etkili bir yolu da aşırı koronavirüsü haberine maruz kalmaktan kaçınmak. Özellikle çocukların bu haberlerden uzak tutulması gerektiğini vurguluyor. Çocukların bu durumla başa çıkabilmeleri için neler yapılması gerektiğini Yrd. Doç. Dr. Cankardaş şöyle anlatıyor: “Bu tür haberleri duyduğunda çocuğunuz kendini üzgün ya da endişeli hissediyorsa onun bu duygusunu ifade etmesini sağlayın. Yaşadıkları duygularla nasıl başa çıkabileceklerini öğrenmeleri için kendi stresinizle nasıl başa çıktığınızı onlarla paylaşın. Çocuğunuza kendini korumak ve riski azaltmak için yapabileceği şeyleri anlatın."


Çocuklarınız gibi siz de koronavirüsle ilgili medya unsurlarına aşırı maruz kalmaktan kaçının. Bunun yerine, endişenizi gereksiz yere şiddetlendiren, korku uyandırıcı haberler veya sosyal medya yayınları yerine ulusal sağlık hizmetleri web sitelerini inceleyebilirsiniz.

Vücudunuza dikkat edin, dengeli beslenin, düzenli egzersiz yapın, düzenli uyuyun. Virüs ile ilgili haberleri okumaya, izlemeye ve hikâyeler dinlemeye ara verin. Bunlara tekrar tekrar maruz kalmak, üzücü ve psikolojik olarak yıpratıcı olabilir. Endişelerinizi ve nasıl hissettiğinizi yakınlarınızla paylaşın, sağlıklı ilişki ve iletişiminizi sürdürün. Umut, duygunuzu sürdürün.

2003 yılı SARS salgını ile ilgili yapılmış bir araştırma, kişilerin hastalığa ilişkin korku düzeyinin hem koruyucu hem de riskten kaçınma davranışlarının görülme sıklığı ile ilişkili olduğunu göstermekte.

Burada koruyucu davranışlar ile hijyen ile ilgili belirli davranışları, riskten kaçınma davranışları ile de tokalaşma, öpüşme, yurtdışı seyahat gibi davranışlar kastediliyor. Ancak insanların bu tür davranışları benimsemesi zor olabiliyor.

Bilimsel çalışmalar; insanların hastalığın ciddi olduğunu, kendilerine bulaşabileceğini, öldürücü olduğunu düşündüklerinde ve hastalığa karşı alacakları tedbirlerin işe yarayacağına inandıklarında hijyen davranışlarını yerine getirdiklerini gösteriyor. Yani optimum düzeyde korku ve endişe, harekete geçip kendimizi korumamız için gerekli.

“Bana bir şey olmaz” anlayışı hem kamu sağlığı hem de bireysel sağlık için tehlike arz ediyor. Aşırı derecede korku ise depresyon, sağlık anksiyetesi gibi bir takım ruhsal sorunlara neden olabilir. Bu nedenle resmi bilgilendirmeleri takip etmek, gerçekçi bir risk değerlendirmesi yapmak ve hangi davranışları edinerek kendimizi koruyabileceğimizi öğrenmek bu süreçte hem fiziksel hem ruhsal sağlığımızı korumak için çok önemli. Endişe, korku ve kaygı gibi olusmuz düşüncelerden kurtulmanın bir başka kanıtlanmış yolu da Mora Terapi’de Bach Çiçekleri tedavi yöntemi. sayısız akademik derecesi bulunan Doktor Edward Bach tarafından keşfedilen çiçek özleridir. Bach, insanda 38 temel olumsuz duygu durumu; davranış örneği bulunduğunu saptadı ve bu duygu durumlarına uygun çiçek özleri belirledi. Bach çiçeklerinin genel kullanımı, çiçeklerden elde edilen özlerin seyreltilerek homeopatik sıvı oluşturulması şeklindedir. Mora Terapi’ de iyileştirici özellikteki Bach Çiçekleri özlerinin cihazda kayıtlı olan frekansları kullanılır. Mora Color terapilerinde de olduğu gibi ilaç frekans olarak da isimlendirdiğimiz iyi frekanslar doğrudan vücut enerji meridyenlerine gönderilmektedir. İnanın denemenize değer.

Moralinizi her daim yüksek tutun; sizi seviyoruz! 😊