25 Mayıs 2018 Cuma

HAREKETE GEÇELİM


Dünya Sağlık Örgütü’ne göre sağlık, "sadece hastalık ve sakatlığın olmaması değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali" olarak ifade edilmektedir. Biz de bu tanımdan yola çıkarak fiziksel aktivitenin hangi alanlarda bizi destekleyebileceğini inceleyelim…


Günümüzde fiziksel aktivite deyince insanların aklına hep spor yapmak gibi özellikle vakit ayırılması gereken bir uğraş geliyor. Ancak bu son derece yanlış bir yargıdır. Fiziksel aktivite enerji harcayarak yapılan tüm bedensel ha­reketlerdir. Örnek verecek olursak, akşam yemeklerinden sonra yapılabilecek 30-45 dakikalık açık hava yürüyüşleri gibi…Hiç zamanım olmuyor ama diyenleri duyar gibiyiz. Onlara da küçük tavsiyelerimiz var. Markete yürüyerek gitmek, otobüsten bir durak önce inip eve yürümek, asansör yerine evin merdivenlerini kullanmak bile tüm gün hareketsiz olmaktan çok daha iyidir.

Fiziksel aktivitenin bedensel sağlığımız üzerine etkileri tabi ki de saymakla bitmez. Kısaca bahsedecek olursak düzenli olarak yaptığımız fiziksel aktivite, kas kuvveti ve miktarımızın korunmasını hatta arttırılmasını sağlar. Aynı şekilde eklem hareketliliğinin ve esnekliğinin korunması ve arttırılmasına da yardımcı olur. Ayrıca vücut dayanıklılığın arttırılmasında, dengenin kolay sağlanabilmesinde, reflekslerin gelişmesinde, vücut duruşunun düzeltilmesinde ve kemik mineral yoğunluğunun korunmasında da rolü büyüktür. Fiziksel aktivite sayesinde, kalp ritmimiz ve kan basıncımız düzene girer, solunum kapasitemiz artar, yüksek kan kolesterol ve trigliserit düzeylerimiz düşer, kan şekerimizin kontrolü sağlanır, metabolizmamız hızlanır ve vücudumuz depo yağlarından enerji sağlamaya başlar.

Fiziksel aktivite sırasında stres hormonlarının üretiminin yavaşlaması, zihinsel olarak rahatlamamıza, günün yorgunluğunu ve stresini geride bırakmamıza yardımcı olur.

Kişinin kendisine zaman ayırması ve bu zaman diliminde aslında kendi bedeni ve ruhu için ne kadar faydalı bir şey yaptığının farkına varması; tatmin hissini beraberinde getirir. Aynı zamanda düzenli fiziksel aktivite kişinin özgüvenli olmasını ve sosyal ilişkilerinde daha başarılı olmasını destekler.

Unutulmamalıdır ki daha sağlıklı yaşamak, kişisel bir seçimdir. Harekete geçmek ve kendimize zaman ayırmak için hala geç değil!

Mora Terapi yöntemiyle yapılan kilo ve bağımlılık terapilerinde, danışanların fiziksel aktivite durumları mutlaka sorgulanır. Genel olarak hareketsiz bir yaşam sürdüğü düşünülen kişilere günlük, düzenli olarak fiziksel aktivite yapmalarının öneminden bahsedilir.

17 Mayıs 2018 Perşembe

NEDEN PROBİYOTİK KULLANMALIYIZ ?

Özellikle son zamanlarda gündeme gelen probiyotik ne demektir? Probiyotik besinler nelerdir, neden gıda takviyesi olarak desteklenmesi gerekmektedir ve neden son zamanlarda bu kadar yaygınlaşmış olabilir? Gelin beraber inceleyelim…
Dünya Sağlık Örgütü’ ne göre probiyotiklerin tanımı, yeterli miktarda kullanıldıklarında sağlık açısından yarar sağlayan canlı mikroorganizmalar olarak yapılmıştır. Bu mikroorganizmalar sağlıklı kişilerin bağırsaklarında belirli miktarlarda bulunmaktadır ancak kontrolsüz antibiyotik kullanımı, fazla alkol kullanımı, bağırsak ameliyatları gibi etkenler sonucunda bu bakterilerin sayısında azalmalar meydana gelmektedir.

Probiyotik mikroorganizmaların bağırsaklarda nasıl etki gösterdiğine bakılacak olursa, vücudumuza aldığımız bu yararlı mikroorganizmalar, bağırsak duvarına tutunarak patojen (hastalık yapan) bakterilerin tutunma bölgelerini kısıtlarlar ve besin kaynakları için rekabete girerek patojen bakterilerin üremelerine engel olurlar. Aynı zamanda patojen bakterilerin zararlı etkilerini inhibe edebilecek maddeler sentezlerler.

Probiyotiklerin yararlarından kısaca bahsedecek olursak, sağlıklı bir sindirim sisteminin oluşmasına katkı sağlarlar ve bağışıklık sistemini güçlendirirler, bazı besin öğelerinin vücutta daha iyi kullanılabilmesini ve vücutta sentezlenebilmesini sağlarlar, hastalıklara bağlı sindirim sistemi şikayetlerinin şiddetini azaltırlar, laktoza duyarlı olan kişilerde laktoza bağlı oluşan olumsuz etkilerin hafifletilmesinde etkilidirler, çeşitli organ kanserlerinin önlenmesinde rol oynarlar, bağırsak rahatsızlıklarında (Crohn hastalığı, spastik kolon vb)meydana gelebilecek olumsuz belirtilerin hafifletilmesine yardım ederler, bağırsak florasını düzenleyerek kabızlığın önüne geçerler, alerjik durumlarda oluşabilecek belirtilerin önlenmesine yardım ederler.

Günlük olarak tüketebileceğimiz doğal probiyotik besinlere; kefir, yoğurt, probiyotikli yoğurt ve peynir örnek olarak verilebilir. Ayrıca boza, şalgam, turşu, tarhana pestili, şıra, fermente zeytinler ve fermente etler de bu gruba dahil edilebilmektedir.

Günümüzde hızlı yaşam şartları sonucu sağlıksız besin tercihlerinin artması probiyotik içeren besinlerin tüketimini azaltabilmekte ve günlük hayatta yaşadığımız stres, vücudumuzu probiyotikler açısından elverişsiz hale getirebilmektedir. Probiyotik besinlerin tüketilemediği durumlarda vücudumuz için gerekli bu mikroorganizmaların gıda takviyesi olarak dışarıdan alınması sağlıklı bir vücut için son derece önemlidir. Dışardan alınabilecek probiyotiğin çeşidi ve dozu ise uzmanlara danışılması gereken konulardır.

Son olarak probiyotiklerin vücutta birçok alanda iyi hali desteklediği unutulmamalı ve eksik olup olmadığı mutlaka sorgulanmalıdır.

Mora terapi yöntemi ile çalışılan kilo kontrolü, metabolik sendrom, insülin direnci, bağırsak mantarı temizliği ve geçirgen bağırsak sendromu gibi pek çok rahatsızlıkta kişiler probiyotik ve prebiyotik takviyeleri ile desteklenmektedir.