22 Aralık 2021 Çarşamba

SPORCU BESLENMESİ NEDEN FARKLIDIR?





Spor herkesin hayatında olmalıdır. Sporun sağlığımız için faydası kanıtlanmıştır. Hem sağlıklı bir beden hem de sağlıklı bir zihin için spor gereklidir. Kısacası dengeli ve sağlıklı yaşamak için spor da önemli bir faktördür. Sporcu için doğru beslenme çok önemlidir. Sporcular, spor yapmayan kişilerden daha çok enerji harcadığı ve düzenli olarak antrenman yaptıkları için beslenmeleri de diğer insanlardan farklı olmalıdır. Sağlıklı beslenme sporcuların yaptığı spordan maksimum verim almasına yardımcı olur. Spor yapan kişilerin hangi sporu yaptığının önemi olmaksızın yaptığı spordan daha çok fayda sağlayabilmesi, daha dayanıklı ve enerjik olabilmesi ve en önemlisi sağlığını koruyabilmesi için doğru ve dengeli beslenmesi gerekmektedir. Fiziki sağlık dışında sporcu beslenmesi dikkat ve konsantrasyon için de önemli bir faktördür.

Beslenme düzeni kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Bu farklılık, düzenli fiziksel aktivite yapan ve dolayısıyla daha aktif bir hayatı olan sporcularda da gözlenir. Ayrıca beslenme düzeni; yapılan sporun şekli, sıklığı ve süresine göre de değişiklik gösterir. Sporcu beslenmesinin farkı ve amacı sporcunun ihtiyacı olan enerjiyi, besinleri ve yeterli sıvı alımını sağlamaktır. Sporcu beslenmesi her kişide farklı olmaktadır. Bunun temel nedeni her sporcunun ihtiyacı olan karbonhidrat, protein, kalsiyum, vitamin ve mineral miktarının farklı olmasıdır. Ayrıca sporcular kas ve yağ dengesi için beslenmelerine dikkat etmelidirler. 

Sporcu beslenmesi genel kurallarıyla tuz, şeker, yağ tüketimini minimuma indirip kontrolünün sağlandığı, karbonhidrat ve protein tüketiminin aksamadığı ve en önemlisi bol su içilen bir beslenme türüdür. Sırasıyla bu öğelerin tüketiminin öneminden bahsedelim:

KARBONHİDRATLAR

Karbonhidratlar enerji veren besin gruplarıdır. Ve vücutta su kaybını önlerler. Vücuda yeteri kadar karbonhidrat girmediği takdirde, proteinler enerji tüketimi için kullanılmaktadır. Bu nedenle karbonhidratlar sporcu beslenmesi için oldukça önemlidir. Dengeli biçimde tüketildiği zaman sağlık için gerekli olan karbonhidratlar çeşitli gıdaların enzimlerinde bulunur. Karbonhidrat içeren besinler doğru, sağlıklı bir şekilde pişirilip, yeterli miktarda tüketildiğinde sporcu beslenmesinde önemli yer tutmaktadır. Karbonhidrat ihtiyacını karşılayan besinler şunlardır:                            

Patates, havuç, baklagiller, her ekmek çeşidi, çikolata, şeker, süt ve yoğurtlar...

PROTEİNLER 

Proteinlerin en yaygın bilinen özelliği büyüme ve gelişme için çok önemli olduğudur. Hücre onarımında da görev alan proteinlerin aynı zamanda vücudu virüs ve bakterilerden korumaktadırlar. Daha pek çok faydası olan proteinler, günümüzde özellikle toz haliyle sporcular tarafından sıkça tüketilmeye başlanmıştır. Protein tozunun faydasının yanında zararlarının da olduğu bilinmektedir. Proteinlerin fazla tüketiminden karaciğer ve böbrek olumsuz etkilenmektedir. Her vücudu ihtiyacı olan proteinler doğru tüketilme koşuluyla sporcu beslenmesinde de önemli yer tutar. Proteinler hem hayvansal hem de bitkisel gıdalarda bulunurlar. Protein içeren gıdalar şunlardır:

Et, balık, tavuk, süt ve yoğurt, yumurta, fasulye, bezelye, ıspanak, mısır, brokoli, kuşkonmaz...

TUZ VE ŞEKER TÜKETİMİ 

Sporcu beslenmesinin diğer önemli faktörlerinden biri de tuz ve şeker tüketimidir. Fazla tuz tüketiminin böbreklere verdiği zarar herkesçe bilinmektedir. Fazla tüketildiğinde su kaybına sebebiyet veren tuz, spor yapan veya yapmayan herkesçe dengeli ve az tüketilmelidir.

Tuz gibi tüketimine çok dikkat edilmesi gereken diğer şey de şekerdir. Günümüzde paketli gıda ve dolayısıyla rafine şeker tüketimi oldukça fazladır. Sporcu beslenmesinde rafine şekerin yeri yoktur. Ama spor yapmayan kişiler için de rafine şeker zararlıdır. Spor yapılsa da yapılmasa da tuz ve şeker tüketimi azaltılmalıdır.

YAĞ TÜKETİMİ 

Hayvansal ve doymuş yağ tüketimi vücutta kilo alımı yapmaktadır. Ayrıca damar tıkanıklığı gibi dolaşım sistemi sorunlarına da sebep olan fazla yağ tüketimi, spor yapan ve yapmayan herkesçe azaltılmalıdır.


7 Aralık 2021 Salı

KIŞ AYLARINDA EN ÇOK TÜKETMEMİZ GEREKEN MEYVE VE SEBZELER





Meyve ve sebze tüketiminin önemi nedir?

Sağlıklı beslenme için çok önemli olan meyve ve sebzeleri, bitkilerin her türlü yenilebilen kısımları olarak tanımlayabiliriz.

Her meyve-sebze içerisinde farklı vitamin ve mineral barındırır. Ayrıca büyük oranla su da içerirler. Kas ve kemikler için de faydalı olan meyve-sebzeler doğal olarak büyüme ve gelişme için de oldukça önemlidir. Meyve ve sebze tüketimi insanları çeşitli hastalıklara karşı korumaya yardımcı olur. 

Meyve ve sebzelerin her biri özellikle bir organ için faydalıdır. Bu organlar örneğin; göz, karaciğer, kalp ve daha pek çoğudur. Ayrıca deri hücrelerinin onarımında da sebze meyveler etkin rol oynar. 

Hazır gıdaların yaygınlığı sebebiyle sebze ve meyve tüketimi oldukça düşmüştür. Ama özellikle kış aylarında sebze meyve tüketimi çok önemlidir.

Yani sağlıklı organlar, beden ve yaşam için sebze meyve tüketimine dikkat edilmelidir.

Sebze ve meyve tüketirken dikkat edilmesi gereken önemli bir husus; her sebze ve meyveyi mevsiminde tüketmek gerektiğidir. Çünkü mevsiminde tüketilen sebze ve meyveler hem lezzet hem de besin değeri açısından daha yüksek değere sahiptir.

 Kış aylarında meyve ve sebze tüketimi 

Bilindiği üzere kış ayları, beraberinde soğuğu dolayısıyla çeşitli hastalıkları ve virüsleri getiriyor.

Bu hastalıklardan korunmak için önlem almamızın bir yolu kış aylarında meyve sebze tüketimine özen göstermektir. 

Soğuk kış günlerinde meyve sebze tüketerek bağışıklık sistemini sağlam tutabilir ve grip, soğuk algınlığı, bronşit gibi hastalıkların oluşumunu önleyebiliriz. 

Peki kış aylarında en çok hangi meyve ve sebzeleri tüketmeliyiz?

Kış aylarında vücut direnci düştüğünden sık sık soğuk algınlığı geçirmek olasıdır fakat bu durumda meyve tüketiminizin varlığını da sorgulamanız gerekir.

Kış aylarının vazgeçilmez meyveleri: 

Portakal: C vitamini açısından oldukça varlıklı olan portakal; kış aylarında bağışıklığın güçlenmesine çok yardımcı olur. Özellikle soğuk algınlığını önlemek için portakal yemek önemlidir. 

Mandalina: Mandalina da portakal gibi C ve B vitamini açısından zengindir. Kış hastalıklarının en yaygını olan gribe birebirdir. 

Ayva: Diğer bir kış meyvesi olan ayva da turunçgillerle aynı vitaminlere sahip olmakla beraber sindirim sistemine yardımcıdır. Kış aylarının yaygın hastalıklarından biri olan bronşitin tedavisinde kullanılır. Ayrıca doğal bir idrar söktürücüdür.

Nar: Doğal antioksidan olarak bilinen kırmızı meyvelerden biri olan nar ayrıca C vitamini açısından çok zengindir ve kan şekerini dengelemekten, kanser hücrelerini yok etmeye kadar pek çok faydası vardır.

Greyfurt: Kış aylarında bulunması oldukça kolay olan turunçgillerden biri de greyfurttur. Greyfurt da vitamin ve mineral yönünden diğerleri kadar zengindir. Özellikle metabolizmayı hızlandırma etkisiyle bilinir.

Kivi: Bir diğer kış meyvesi de kividir. Kivi içerdiği A vitamini ile tanınır. Ve özellikle kış meyveleri içinde C vitamini oranı en yüksek meyve de kividir. İçeriğindeki A vitamini vasıtasıyla başta göz olmak üzere pek çok organa iyi gelir.

Elma: Hem yaz hem de kış mevsiminde erişilebilen elma, kivi gibi A ve C vitamini yoğun olan bir meyvedir. Sindirim ve boşaltım sistemini düzenler.


En çok tüketilmesi gereken kış sebzeleri:

Kış mevsimi sebzeleri çeşitlilik açısından meyvelerden üstündür. Ve bu çeşitlilik tüketme şekli için de geçerlidir. Sebzelerden hem çorba hem de ana yemek hatta bazılarından tatlı bile yapılabilir. Ayrıca bazıları az pişmiş veya çiğ olarak tüketilebilir. İşte bu sebzeler şunlardır:

Ispanak: Yeşil yapraklı sebzeler pek çok vitamin ve mineraller içerir. Onlardan biri olan ıspanak özellikle içerdiği demirle bilinir. Meyveler gibi ıspanak da bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Vücuttan toksin maddelerin atılmasına yardımcı olan, A vitamini grubu maddesi betakaroten içeren ıspanak göz sağlığı için önemlidir.

Brokoli: Ispanak gibi A vitamini zengini diğer bir sebze de brokolidir. Pişirme şekli oldukça önemli olan brokoli suda haşlanarak ya da buharda pişirilerek tüketilmelidir.

Kabak: Kabak ise folik asit zengini bir sebzedir. Brokoli gibi kabağın da pişirme şekli önemlidir. Haşlandığı takdirde içindeki karoten ortaya çıkar ve bu madde antioksidan bakımından etkilidir.

Bal Kabağı: Kış sebzelerinin çoğunluğu gibi bal kabağında da yüksek oranda A vitamini vardır. Ve bal kabağı tüketim çeşitliliği olan bir besindir. Tatlısı yapıldığı gibi çorbası da yapılabilir. 

Havuç: Havuç spesifik olarak gözlere olan faydasıyla bilinir. İçeriğindeki A ve B vitamini bu bilgiyi ispatlar. Havuç kolesterol dengesi için de önemlidir.

Kereviz: Tüketimi yaygın olmayan fakat çok faydası olan ve kış aylarında tüketilmesi gereken bir diğer sebze kerevizdir. Kereviz; karaciğeri korur, sindirim sistemine faydalıdır ve antioksidan zenginidir.

Karnabahar: Diğer sebzeler gibi karnabahar da A vitamini oranı yüksek olan bir kış sebzesidir. Sindirim sistemi, idrar yolu enfeksiyonları, regl sancıları ve daha pek çok şeye iyi gelir.

Soğan ve Sarımsak: Her mevsim bulunabilen soğan ve sarımsak, özellikle kış aylarında tüketmemiz gereken besinlerdir. Her ikisi de insanı hastalıklara karşı korumaktadır. Öksürüğe iyi gelirler.

Lahana: Lahana cilt sağlığı için tüketilmesi gereken bir sebzedir. Kış aylarında özellikle turşu yapılarak tüketilen lahana o haliyle bağışıklık sistemi için oldukça kuvvetli bir yiyecek haline gelir.




26 Kasım 2021 Cuma

Beslenme Alışkanlıklarımızı Nasıl Değiştirebiliriz?





Günlük yaşantınızda tükettiğiniz yiyecekler sağlığınız üzerinde ve hastalıklara yakalanmanızda etki eden birincil faktördür. Beslenme alışkanlıklarınızı daha sağlıklı yiyecekler ile düzenleyerek düzenli beslenmeye geçebilir ve uzun süre boyunca hastalıklardan korunabilirsiniz. Ayrıca çevrenizdeki bazı şeyleri de beraberinde değiştirerek daha fit ve sağlıklı bir hayata merhaba diyebilirsiniz.

Daha sağlıklı beslenmek için büyük değişiklikler yapmanıza gerek olmadığı gibi tüm alışkanlıklarınızı aynı anda da değiştirmek zorunda değilsiniz. Zamanla yaptığınız küçük değişikliklerin sağlığınızda büyük bir farkı ortaya koyduğuna kendi gözünüz ile şahit olabilirsiniz.

Sağlıklı beslenme alışkanlığının sizlere sunduğu başlıca faydalar şu şekilde sıralanabilir:

  • Yeme alışkanlıklarınızı ve çevrenizi değiştirmek, daha zinde hissetmenize ve düzenli bir yaşama geçişinizde yardımcı olabilir.
  • Sağlıklı bir diyet genel sağlığınız için oldukça faydalıdır. Ayrıca sağlıklı bir kiloya ulaşmanıza ve stabil bir kiloda kalmanıza yardımcı olur.
  • Yaşam tarzınızda gözle görülür bir değişimiz hemen fark edebilirsiniz.

Sağlıklı Beslenme Alışkanlığı Nasıl Edinebilirsiniz?

Sağlıklı beslenme alışkanlığı için bir anda hayatınızı etkileyecek kararlar vermek yerine küçük küçük değişiklikler ile bu düzene geçmeniz çok daha iyi olacaktır. Zira hayatınızı düzene uydurmak yerine düzeni hayatınıza uydurarak daha stabil sağlıklı beslenme alışkanlığı elde edebilirsiniz. 

Sağlıklı beslenme alışkanlığını hayatınıza uydurmak için şu taktikleri yapabilirsiniz: 

  • Evde iken ya da çalışırken meyve, az yağlı süt ürünleri, tam tahıllı yiyecekler ve sebze gibi yiyecekleri hazırda bulundurun. Çalışırken ya da atıştırırken paket gıdaları tüketmek yerine meyveleri ve bu yiyecekleri tercih edin. 
  • Olabildiğince her gün belirli bir saatte akşam yemeğini evde düzenli bir şekilde yemeye çalışın. Böylelikle fast food tarzı yiyeceklerden ya da yağlı paket yiyeceklerden uzak durursunuz. 
  • Yemeklerinizi mümkün mertebe kendiniz pişirmeye çalışın bunu yaparken bir yemek bloğundan ya da kitabından destek alabilirsiniz. Ayrıca yemeği hazırlarken kendinize göre malzemeleri daha sağlıklı olacak şekilde tercih edebilirsiniz. 
  • Her gün düzenli bir şekilde işe gidiyorsanız, öğle yemeklerinizi düzenli bir şekilde sağlıklı yiyeceklerden olmasına dikkat edin.
  • Atıştırmalık tükettiğiniz zamanlar elbette ki olacaktır bunu yaparken paketten asla yemeyin, kendinize bir miktar belirleyin ve bunu bir tabakta tüketin. Tabağınız bittikten sonra devam etmeyin. Bu yediklerinizin miktarını kontrol etmenizi sağlayacaktır. 
  • Düzenli bir şekilde öğünlerinizde beslendiğinize dikkat edin ve herhangi birini atlayıp yerine ekstra öğün koymayın. Açlık duygularınızı görmezden gelmeyin bu durum daha fazla yemenize neden olabilir. 
  • Yüksek şekerli içecekler, meyve suyu içecekleri dahil, yerine su ya da maden suyu için. 
  • Spor kilo vermenin bel kemiğini oluşturur asla ihmal etmeyin ve göz ardı etmeyin. Bununla birlikte bir uzmandan destek almayı da unutmayın. 

Gıda Bağımlılığına Dikkat Edin!

Toplum içerinde inanılmaz bir şekilde gıda bağımlılığı artmakta ve son zamanlarda yapılan araştırmalar obezitenin arttığını göstermektedir. Bir diğer taraftan yürütülen araştırmalar bazı yiyeceklerin bağımlılık yapan maddeler gibi beynin bazı noktalarını tetiklediğini ve bunun da sonucunda bağımlılığa sebep olabileceğini göstermiştir. Özellikle de şeker, yağ ve tuzun gıda bağımlılığını arttıran en önemli unsurların başında geldiğini söyleyebiliriz. 

Gıda bağımlılığına sebep olan lezzetli yiyecekler tıpkı bağımlılık yapıcı ilaçlar gibi vücutta dopamin seviyesini arttırıcı etkiye neden olur. Lezzetli yiyeceklerden duyduğunuz haz ödül sinyallerini tetikleyici etkiye sahiptir. Bu da sürekli yemeniz için sizi sürekli zorlar. Bu tarz durumlar ile karşılaşmamak ya da başa çıkmak için uzmanlarımız ile görüşebilir ve destek alabilirsiniz.


Sağlıklı günler dileriz...


7 Kasım 2021 Pazar

DİYET YAPIYORUM KİLO VEREMİYORUM DİYORSANIZ BU YAZIYI OKUMALISINIZ!





Fit kalabilmek ve sağlıklı bir vücuda kavuşmak için diyet programı uygularız. Diyet programları bittiğinde hızlıca kilo alabilir ya da ani kilo kaybı nedeniyle vücudunuzda tahribat oluşabilir. Konu böyle olunca önemli olan kalıcı ve sağlıklı kilo vermek oluyor. 

Diyet yapıyorum kilo veremiyorum ya da diyeti bırakınca hemen alıyorum diyorsanız bazı etkenler buna engeller olabilir.

Kilo vermek hedeflendiğinde bunu engelleyen bir çok neden olabilir. 


Neden kilo veremiyoruz?

Yetersiz ve düzensiz uyku;

Az uyuyan kişilerde doyma sinyali olan leptin hormonunun seviyesi düşer. Bu da beyne yemek yeme sinyalinin gönderilmesiyle kişinin daha fazla yemek yemesine neden olur.


Kansızlık;

Vücutta demir eksikliğine bağlı olarak kansızlık oluşabilir. Demir eksikliği yaşayan bireylerde hormonal dengesizlikler oluşabilir ve dolaylı yoldan kilo alımına sebep olabilir.


 Cushing Sendromu;

Cushing hastalarında bilinmeyen sebeplerden dolayı hipofiz bezinde ACTH hormononun salgılanmasının aşırı artması nedeniyle, böbreküstü bezinde kortizol salgılanmasında artış yaşanır. Kortizol ise vücuttaki karbonhidrat, yağ ve proteinin vücutta sistemik şekilde fonksiyonlarını düzenlemesi nedeniyle bu alanda böyle bir sorunun yaşanması kilo almanıza sebep olabilir.


İnsülin direnci;

Kilo verememede en büyük suçlulardan biri olan insülin direnci kişilerde, sürekli uyku ve açlık hali yaşanılan kronik bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık diyabet hastalığına ve aşırı kilo almanıza sebep olabilir.


Tiroid hormonları;

Tiroid insan vücudunda enerji metabolizmasını düzenleyen organlardan biridir. Bunlardan birinin bozulması da kilo almanıza ve verememenize sebep olabilir.


Gıda bağımlılığı ve şeker bağımlılığı;

Gıdalara duyulan bağımlıklar ve yeme istediğine karşı dur diyememek ve sürekli yeme hali kilo almanıza sebep olur.


Çok fazla diyet uygulamak;

Sağlıklı bir bedene değil de sadece kilo vermeye odaklı olan diyetler vücudunuzda bir tahribat oluşur ve aksine kilo vermek isterken daha da çok alabilir ve kilo vermekte zorlanabilirsiniz.


Kilo veremiyorsak ne yapmalıyız?

Öncelikle alanında uzman bir hekimden yardım almak, sunulan tedavi seçeneklerine karşı istikararlı olmak sizi sağlıklı bir bedene kavuşturacaktır. 




BİOREZONANS İLE SAĞLIKLI KİLO VEREBİLİRSİNİZ!


Her insan bedeninde bulunan doku, hücre ve organların doğal olarak yaydığı bir frekans vardır ve herkesin frekansı kendine özgüdür.


Bu frekansların ölçülmesinde ve algılanmasında özel olarak geliştirilmiş olan biorezonans cihazı kullanılır. İşte bu biorezonans cihazı ve tedavisiyle de sağlıklı bir şekilde kilo vermemiz mümkün.


Biorezonans doğal bir tedavidir ve metabolizmanızı hızlandırmaya yöneliktir. Ayrıca uygulanan diyeti kolaylıkla yapmanızı sağlayacak şekilde iştahınızı keser.


Tedavinin süresi ve hedeflenen kilo, kişinin bünyesine göre değişkenlik göstermektedir. Unutmayın ki önemli olan dengeli beslenerek sağlıklı bir şekilde kilo vermektir. Sağlığınız her şeyden önemlidir. Hızla verilmeye çalışılan kilo kişide bazı sağlık sorunlarını meydana getirebilir ve bunun yanında kalıcı bir etkisi olmayabilir.


Mora Terapi biorezonans seanslarından sonra doğru beslenme ve sporla sağlıklı şekilde kilo vermeniz ve ideal kilonuza ulaşmanız mümkün.


10 Ekim 2021 Pazar

Mora Terapi Bach Çiçekleri ile Sağlığa Adım Atın!

 





Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı, "Sadece hastalıklardan ve mikroplardan korunma değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi olma hali" olarak tanımlar.

Bu tanımlamadan da anlaşılacağı gibi sağlık; beden, zihin ve ruh dengesidir. Bireylerin sadece fiziksel durumlarına bakılarak sağlıklı demek bütünlüklü ve doğru bir açıklama olmayacaktır. Nasıl ki bedensel olarak yaşanan sağlık sorunları ruh ve zihin sağlığını etkiliyorsa, ruh ve zihin sağlığındaki sorunlar da bedensel hastalıklara yol açmaktadır. Yaşayan bir organizmanın denge durumu olan sağlık bütünlüklü değerlendirilemediği sürece tedavi amaçlı yapılan işlemler çözüm olmayacaktır. 

Stres, huzursuzluk, mutsuzluk, karamsarlık, güven ve özgüven sorunu, nefret, öfke ve korku gibi çoğaltabileceğimiz olumsuz duygu durumları vücudu hastalıklara karşı savunmasız hale getirmektedir. "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" sözü sağlığın bütünlük yapısını net bir şekilde ortaya koyduğu gibi sağlıklı insan mutlu, neşeli ve barışçıldır. Bu ruh hali zihin ve beden sağlığını da etkilemektedir. 


Sağlık bedensel, zihinsel ve ruh sağlığı boyutlarıyla düşünüldüğünde bireysel ve toplumsal olarak iyilik olma durumudur. Beden, zihin ve ruh birbiriyle bağlantı içindedir ve bu alanlar birbiriyle sıkı bir etkileşim içindedir. Beden, zihin ve ruh beden, beyin, akıl ve davranış arasındaki etkileşimlere odaklanmaktadır. Herhangi birindeki sağlık sorunu diğerlerini de etkilemektedir. Zihin, beden ve ruh arasındaki bağlantının uyum içerisinde olması bireyin fiziksel iyilik halinin de göstergesidir. İnsanı insan yapan kendine özgü ruhsal, bilişsel ve sosyal yapıya sahip olmasıdır. Bunlardan birinin eksikliği bireyin hem kendisi hem de çevresi için sorun haline gelmektedir. Çünkü, her biri dediğimiz gibi birbirini etkilemektedir. Bireyin duygularının ve düşüncelerinin fiziksel sağlığı üzerinde oldukça önemli etkileri bulunmaktadır. İnsanın kendisiyle, duygu ve düşünceleri ile ilişki kurması, kendisinde olup biten duygusal ve düşünsel süreçlerle ilgili bir anlayışa kavuşması gerekmektedir. ​Birey duygu, düşünce, bakış açısını bilerek çevresine olan tutumlarının ve kendi bedeninin farkında olur. Bu bağlamda zihnin, bedenin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bir birey vücudunu nasıl tanıyorsa ruhunu da öyle tanımalıdır. İnsan “zaten var olan bir obje” değil, sürekli olarak gelişmekte olan bir varlıktır. Yalnızca geçmişte ne olduğuyla tanımlanamaz, simdi ne olduğu ve geleceğe doğru hangi yönde hareket ettiğiyle anlam kazanır. Bu yüzden birey kendi bedeniyle beraber kendi farkındalığının bilincinde olmalıdır. ​Aksi taktirde Schutz’un (1975) “kendimi tanıyorsam yaşamımı, kendim yönlendirebilirim. Bu bilinç olmadan çoğu kez dış etkenler tarafından yönlendiriliyorum. 

Verimsiz, üzücü, karışık bir zihinle ve istemediğim bir biçimde” ifadeleriyle kişinin kendini tanımasının önemine dikkat çekmeliyiz. Yani, kişi kendisini tanıyarak bedeninin farkında olur. Bu farkındalık da ruhsal yapısına etki edebilmektedir. Bedende birtakım rahatsızlıkların oluşması ruhsal yapıya, aynı şekilde ruhsal yapıda ortaya çıkan bir rahatsızlık da beden sağlığına zarar verecektir. Bedenimizde oluşan bu rahatsızlıklar da büyük veya küçük ruhsal tepkilere yol açar. Ruh sağlığı bozuk olan kişilerde duygu, düşünce ve davranışlarda farklılaşmalar, aşırı ve uygunsuz haller ortaya çıkar. Kısacası, ruh ve beden var olmak için birbirine muhtaçtır.


Bütünsel tıbbın Türkiye’de önde gelen uygulayıcılarından Mora Terapi güvencesiyle sunulan Bach Çiçekleri Terapisi, ruh halini dengeleyerek olumsuz düşüncelerin yol açtığı organik rahatsızlıkların iyileşmesini sağlıyor. Ünlü tıp doktoru İngiliz Dr. Edward Bach’in çiçeklerin iyileştirici özellikleri üzerine yaptığı araştırmaların gelişmesi üzerine ortaya çıkan Bach Çiçekleri Terapisi tüm dünyada duygu durumu bozuklukları için kullanılan homeopatik (benzeri benzer ile iyileştirme) bir kürdür. Tıpkı Dünya Sağlı Örgütü’nün tanımı gibi sağlığı bir bütün olarak ele alan Mora Terapi Bach Çiçekleri Terapisi; korku, stres, belirsizlik, ilgi eksikliği, yalnızlık, dış etkilere ve fikirlere hassaslık, mutsuzluk, çaresizlik, öfke ve nefret gibi duygu ve düşünceleri zihinden uzaklaştırıyor. 

 Sağlıklı ve mutlu yaş almanın sırrı fiziksel, zihinsel ve ruhsal bedenlerin sağlıklı ve uyum içinde olmasında saklı. Bu üç unsur yerine geldiğinde bütünsel olarak sağlıklıyım demek mümkün. Bütünsel sağlık insanın fiziksel, zihinsel ve ruhsal bedenlerinde denge ve uyum içinde yaşaması ile sağlıklı ve mutlu yaş alma sürecini başlatarak, keyifle sürdürebilmesi anlamlarını taşımaktadır. “Bütünsel olarak sağlıklıyım” diyebilmek için; sağlıklı ve enerjik bir bedene, dingin ve neşe içinde bir zihne, sevgi ve şefkat dolu bir kalbe sahip olup, varoluş mevcudiyetinin de farkında olmak gereklidir. 


Mora Terapi Bach Çiçekleri Terapisi, olumsuz duygu ve düşüncelere maruz kalarak bozulan vücut sinyallerini vücuttan uzaklaştırarak, duygu durumunda gözlemlenebilen sakinlik ve mutluluğa kapı aralıyor. Mora Terapi uygulamalarından biri olan Bach Çiçekleri Terapisi vücudun çevresine yaymış olduğu bozuk elektromanyetik sinyalleri filtreliyor ve vücudun elektromanyetik titreşimlerini dengeliyor.















30 Eylül 2021 Perşembe

STRES İLE NASIL BAŞA ÇIKABİLİRİZ?







Öncelikle stresin neden yaşandığını düşünmek ve çözüm aramak için ona odaklanmak gerekir. Kişinin yaşadığı yaşam koşulları stres seviyesi ile her daim orantılıdır. Kişi rahat bir yaşam sürdürüyorsa stres seviyesi daha da düşüktür. Stresli olmayı en çok etkileyen faktörlerden diğeri ise kişinin kendi yaşadığı duygu durumlarıdır. Kendisi için önemli bir günde stres yapıyorsa ya da endişelerle dolu bir düşünme biçimi varsa stres ile başa çıkması daha da zorlaşacaktır. En önemli kararları almamız gereken anlarsa stresin karar verme yetilerini de bozduğu görülmüştür. 


Stres ile başa çıkma yöntemleri ;


- Stres yaratan esas unsurları farketmeli ve çözüm yolları aramalısınız. Çocukluk travmaları, vücuttaki yaşanılan fiziksel fonksiyonların eksiklikleri, yorgunluk, düzensiz ve sağlıksız beslenme stres arttıran unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzman bir hekim tarafından alacağınız psikoterapi ile stresle başa çıkabilirsiniz.


- Duygu durum bozukluğu olarak karşımıza çıkan ruhsal rahatsızlık kişiyi en çok strese sokan unsurlardan biridir. Duygu durum bozukluğu yaşayan kişiler stres ile başa çıkmak için vücudun esas ihtiyacı olan gıdalardan her daim daha fazlasını tüketir ve kilo almaya sebebiyet verir. Yaşanılan her stres sonrasında tüketilen her fazla gıda kiloya dönüştüğü için obezite rahatsızlığına sebebiyet veren sağlık sorunu ortaya çıkar. Bu nedenle duygu durum bozukluğunun düzenlenmesi ve giderilmesi için uzman bir hekime danışabilirsiniz.


- Mora Terapi ile tanışın! Mora Terapi seansları sayesinde stres ile başa çıkabilirisiniz. Mora Terapi Bach Çiçekleri; 38 duygu durumu (korku, belirsizlik, ilgi eksikliği, yalnızlık, dış etkilere ve fikirlere hassaslık, umutsuzluk, çaresizlik hissi, gibi) için 38 farklı çiçek kürü tanımlanmıştır. Mora Terapi uygulamalarından biri olan Bach Çiçekleri Terapisi vücudun çevresine yaymış olduğu bozuk elektromanyetik sinyaller filtreliyor ve vücudun elektromanyetik titreşimlerini dengeliyor.




Ayrıca Biorezonans cihazı ile yapılan gıda bağımlılığı ve duygusal durum bozukluğu tedavisi sayesinde duygusal yeme ve gıda bağımlılığı ile başa çıkma mücadelesinde yüksek oranda destek alabilirsiniz. Konusunda uzman doktorlar tarafından uygulanan bu tedavi sayesinde duygusal yeme bozukluğu rahatsızlığından kurtulmuş olursunuz. Mora Renk terapileri de fiziksel rahatsızlıkların yanı sıra duygu durum rahatsızlıklarında da sıkça tüm Mora Merkezlerinde kullanılan tedaviler arasındadır. Duygu durum bozukluklarının çeşidine en uygun gelen renk frekansı bir milyon kez yükseltilerek cihaz vasıtasıyla kişilere verilir. Duygu durumlardaki iyileşmeler kısa sürelerde gözle görünür biçimde belirgindir.



 


11 Eylül 2021 Cumartesi

Sigara bağımlılığından nasıl kurtulabiliriz?





Sigara, kullanılmaya ilk başlanıldığı andan itibaren içinde bulunduğu maddeler nedeniyle bağımlılık oluşturur ve sigarayı bırakması bir hayli zor olabilir. Sigarayı bırakmak isteyen her birey "aslında istesem hemen bırakırım" sözüyle başlayıp kendini bırakabileceğine ikna eder, ancak bırakmakta güçlük çeker ve genellikle bırakamaz. Sigara dumanı kişinin hem kendisine hem de çevresindeki kişilere ciddi oranda zararlar verir. Sigara dumanı ile vücutta fiziken ciddi bir tahribat oluşur ve ciddi hastalıklar ortaya çıkar. Bu tahribatlar sonucunda vücut sinyaller verir ve kişi genellikle bu durumlar ortaya çıkınca bırakmayı düşünür. Kişi kendi sağlığını tehlikeye attıktan sonra ya da farklı sebeplerle bırakmak istediğinde kişisel gayreti ve klasik tedavi yöntemleri yeterli olmayabilir.


Sigara bırakmada hangi yöntemler kullanılır?

Nikotin Bantları: 

Sigara bırakmada sıkça kullanılan bir yöntemdir. Sigara bırakmak isteyen çoğu kişinin denediği ve sigara bırakmada başarı oranları iyi olan bir tedavidir. 


Akupunktur:

Sigara bırakma tedavisinde kullanılan bir yöntem olan akupunktur, konusunda uzman kişi tarafından uygulandığında oldukça etkili yöntemlerden biridir.


Psikolojik destek: 

Konu bağımlılık olunca mutlaka bunun altında yatan duygusal sebepler vardır. Bu nedenle de sigara ile stres arasında güçlü bir bağ vardır. Kişiyi sigara içmeye iten ana sebeplerin konuşulduğu, sigara bırakma sonrasında yaşanılabilecek psikolojik sorunların giderilmesi ve yoksunluk çekmemek gibi başlıca konular için danışmanlık alınabilir.


Beslenme ve Egzersiz:

Kaybettiğiniz sağlığınızı yerine koymak için sağlığınıza yatırım yapmalısınız. Bunun için beslenmenize dikkat edebilir ve egzersiz yapabilirsiniz. Sigara bağımlığı nedeniyle kişiler enerjisini kaybedebilir ve bu nedenle egzersizler çok faydalı olabilir.


İlaç tedavisi:

Uzman hekim tarafından uygulanan bu tedavi ile sigarayı bırakabilirsiniz. 


Mora Terapi: 

Konusunda uzman kişiler tarafından uygulanan Mora Terapi seansları sayesinde sigarayı bırakabilirsiniz. İhtiyaç duyulduğunda renk terapileri ve bach çiçekleri terapisi ile desteklenen bu tedavi yöntemi sayesinde danışan memnuniyeti çok yüksektir. Dünyaca bilinen ve uygulanan bu tedaviler Mora Terapi cihazları sayesinde seanslarla uygulanır ve tedavi başarıyla sonuçlanır. Bağımlılık yaratan sigaranın bilgisi, kişinin bedensel hafızasından silinir ve kişi daha önce hiç sigara içmemiş gibi hisseder. Vücuttaki zararlı toksinlerden vücut arındırılır ve vücutta detoks etkisi yaratır. İlaçsız uygulanan bu tedavi yalnızca Mora Terapi cihazından alınan frekanslarla sağlanır.


Daha detaylı bilgi için;

📞 +90 216 405 14 52 ya da

📞+90 533 250 11 26 numaralarımızdan bize ulaşabilirsiniz...

www.mora.com.tr 



27 Ağustos 2021 Cuma

Besin İntoleransını Etkileyen Faktörler

Halk arasında “bir şey yedim dokundu” olarak düşünülen "alerji" ile "besin intoleransı" kavramları, çoğu zaman karıştırılsa da çok farklı kavramlardır.

Besin intoleransını etkileyen faktörlerden önce bu yaşanılan durumun ne olduğunu tanımlamak gerekir.

Besin intoleransı kişinin yaşadığı duruma göre özeldir ve farklıdır. Bir kişinin yaşadığı besin intoleransı problemi diğer bir kişide farklılık gösterebilir. 

Besin intoleransı, tüketilen gıdaların sindirilememesi veya sindirim aşamasında bağırsaklarda oluşan doku tahribatıyla bağırsak bariyerinin bozulması sebebiyle gıdalara veya gıdalarda bulunan katkı maddelerine, ağır metallere veya toksik maddelere karşı sindirim sisteminin verdiği iltihabi bir yanıttır.

Gıda intoleransı testini sağlık kuruluşları, parmaktan alınan kanı labaratuvar ortamında değerlendirerek test ederler. Bu testte birçok besin incelenir. Baharatlar, içecekler, meyveler, sebzeler, et ürünleri, hayvansan ürünler ve deniz mahsülleri gibi birçok gıdaya karşı test edilir.

Kişinin bu gıdalara karşı sindirim sisteminin verdiği tepki ölçülür. Eğer bu besinleri sindiremiyorsanız, vücudunuz karşı reaksiyon gösterir. Bunların sonucunda besin intoleransı ortaya çıkar. Vücut bu besinleri bir virüs gibi zararlı bir etken gibi algılar ve vücutta enflamasyon gelişir. Vücut için fiziken ve ruhen tahribat oluşturan bu durum keşfedilerek kişinin sağlığı konusunda inceleme yapılmalıdır.

Besin intoleransının en çok rastlanan belirlerileri şunlardır; migren, öksürük, mide bulantısı, ishal, burun akıntısı, yorgunluktur.

Besin intoleransı sonucunda; uyku bozuklukları, kilo verememe, akne, gaz, kabızlık, kronik farenjit, şişkinlik, astım, bağırsak problemleri, baş ağrıları, bağışıklık zayıflaması gibi sağlık problemleri yaşanır.

Besin intoleransını etkileyen faktörler ise;

Gıda zehirlenmesi ve vücudun maruz kaldığı zararlı toksinler

Salisat içeren gıdalar ( kuru üzüm, taze ahududu, bal, kırmızı biber, kekik, kivi...)

Gıdaların içerisine üretim esnasında eklenen gıda katkı maddeleri

Histamin içeren gıdalar (fermante turşular, kombu çayı, fermante soya ürünleri, beklemiş tüm protein içerikli besinler)

Gıdaların içerisine eklenen kimyasallar




Bağırsak sağlığında Mora Terapi!

Mora Terapi yöntemi ile yapılan bağırsak terapilerinde, şimdiye kadar bağırsağı tehdit etmiş olan besinlerin frekansları vücuttan silinerek bu besinlere karşı isteksizlik oluşturulur. Mora frekans tedavileri ile bağırsaklarda çeşitli sebeplerle meydana gelmiş olan hasar giderilmiş olur ve birikmiş olan toksin maddeler vücuttan uzaklaştırılır. Üç aylık intoleransın olduğu besinden kısıtlı ve basit şeker içermeyen bir beslenme protokolüyle sağlıklı beslenme davranışı oluşturulur.Aynı zamanda bu beslenme planı, kefir, yoğurt gibi probiyotik besinlerden zengindir. Bu şekilde bağırsaklardaki flora desteklenmiş olur. Bağırsak florasının tam olarak onarılması için dışarıdan probiyotik takviyesi de önerilmektedir. 


Eğer siz de kronik olarak bu sorunlardan birini ya da birkaçını yaşıyorsanız uzman bir hekime başvurmanızı tavsiye ederiz.

13 Ağustos 2021 Cuma

Ruh ve beden dengesini nasıl sağlayabiliriz?


Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı, "Sadece hastalıklardan ve mikroplardan korunma değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi olma hali" olarak tanımlar.

Bu tanımlamadan da anlaşılacağı gibi sağlık; beden, zihin ve ruh dengesidir. Bireylerin sadece fiziksel durumlarına bakılarak sağlıklı demek bütünlüklü ve doğru bir açıklama olmayacaktır. Nasıl ki bedensel olarak yaşanan sağlık sorunları ruh ve zihin sağlığını etkiliyorsa, ruh ve zihin sağlığındaki sorunlar da bedensel hastalıklara yol açmaktadır. Yaşayan bir organizmanın denge durumu olan sağlık bütünlüklü değerlendirilemediği sürece tedavi amaçlı yapılan işlemler çözüm olmayacaktır.
Stres, huzursuzluk, mutsuzluk, karamsarlık, güven ve özgüven sorunu, nefret, öfke ve korku gibi çoğaltabileceğimiz olumsuz duygu durumları vücudu hastalıklara karşı savunmasız hale getirmektedir. "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" sözü sağlığın bütünlük yapısını net bir şekilde ortaya koyduğu gibi sağlıklı insan mutlu, neşeli ve barışçıldır. Bu ruh hali zihin ve beden sağlığını da etkilemektedir.

Sağlık bedensel, zihinsel ve ruh sağlığı boyutlarıyla düşünüldüğünde bireysel ve toplumsal olarak iyilik olma durumudur. Beden, zihin ve ruh birbiriyle bağlantı içindedir ve bu alanlar birbiriyle sıkı bir etkileşim içindedir. Beden, zihin ve ruh beden, beyin, akıl ve davranış arasındaki etkileşimlere odaklanmaktadır. Herhangi birindeki sağlık sorunu diğerlerini de etkilemektedir. Zihin, beden ve ruh arasındaki bağlantının uyum içerisinde olması bireyin fiziksel iyilik halinin de göstergesidir. İnsanı insan yapan kendine özgü ruhsal, bilişsel ve sosyal yapıya sahip olmasıdır. Bunlardan birinin eksikliği bireyin hem kendisi hem de çevresi için sorun haline gelmektedir. Çünkü, her biri dediğimiz gibi birbirini etkilemektedir. Bireyin duygularının ve düşüncelerinin fiziksel sağlığı üzerinde oldukça önemli etkileri bulunmaktadır. İnsanın kendisiyle, duygu ve düşünceleri ile ilişki kurması, kendisinde olup biten duygusal ve düşünsel süreçlerle ilgili bir anlayışa kavuşması gerekmektedir. ​Birey duygu, düşünce, bakış açısını bilerek çevresine olan tutumlarının ve kendi bedeninin farkında olur. Bu bağlamda zihnin, bedenin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bir birey vücudunu nasıl tanıyorsa ruhunu da öyle tanımalıdır. İnsan “zaten var olan bir obje” değil, sürekli olarak gelişmekte olan bir varlıktır. Yalnızca geçmişte ne olduğuyla tanımlanamaz, simdi ne olduğu ve geleceğe doğru hangi yönde hareket ettiğiyle anlam kazanır. Bu yüzden birey kendi bedeniyle beraber kendi farkındalığının bilincinde olmalıdır. ​Aksi taktirde Schutz’un (1975) “kendimi tanıyorsam yaşamımı, kendim yönlendirebilirim. Bu bilinç olmadan çoğu kez dış etkenler tarafından yönlendiriliyorum.
Verimsiz, üzücü, karışık bir zihinle ve istemediğim bir biçimde” ifadeleriyle kişinin kendini tanımasının önemine dikkat çekmeliyiz. Yani, kişi kendisini tanıyarak bedeninin farkında olur. Bu farkındalık da ruhsal yapısına etki edebilmektedir. Bedende birtakım rahatsızlıkların oluşması ruhsal yapıya, aynı şekilde ruhsal yapıda ortaya çıkan bir rahatsızlık da beden sağlığına zarar verecektir. Bedenimizde oluşan bu rahatsızlıklar da büyük veya küçük ruhsal tepkilere yol açar. Ruh sağlığı bozuk olan kişilerde duygu, düşünce ve davranışlarda farklılaşmalar, aşırı ve uygunsuz haller ortaya çıkar. Kısacası, ruh ve beden var olmak için birbirine muhtaçtır.

Bütünsel tıbbın Türkiye’de önde gelen uygulayıcılarından Mora Terapi güvencesiyle sunulan Bach Çiçekleri Terapisi, ruh halini dengeleyerek olumsuz düşüncelerin yol açtığı organik rahatsızlıkların iyileşmesini sağlıyor. Ünlü tıp doktoru İngiliz Dr. Edward Bach’in çiçeklerin iyileştirici özellikleri üzerine yaptığı araştırmaların gelişmesi üzerine ortaya çıkan Bach Çiçekleri Terapisi tüm dünyada duygu durumu bozuklukları için kullanılan homeopatik (benzeri benzer ile iyileştirme) bir kürdür. Tıpkı Dünya Sağlı Örgütü’nün tanımı gibi sağlığı bir bütün olarak ele alan Mora Terapi Bach Çiçekleri Terapisi; korku, stres, belirsizlik, ilgi eksikliği, yalnızlık, dış etkilere ve fikirlere hassaslık, mutsuzluk, çaresizlik, öfke ve nefret gibi duygu ve düşünceleri zihinden uzaklaştırıyor.
Sağlıklı ve mutlu yaş almanın sırrı fiziksel, zihinsel ve ruhsal bedenlerin sağlıklı ve uyum içinde olmasında saklı. Bu üç unsur yerine geldiğinde bütünsel olarak sağlıklıyım demek mümkün. Bütünsel sağlık insanın fiziksel, zihinsel ve ruhsal bedenlerinde denge ve uyum içinde yaşaması ile sağlıklı ve mutlu yaş alma sürecini başlatarak, keyifle sürdürebilmesi anlamlarını taşımaktadır. “Bütünsel olarak sağlıklıyım” diyebilmek için; sağlıklı ve enerjik bir bedene, dingin ve neşe içinde bir zihne, sevgi ve şefkat dolu bir kalbe sahip olup, varoluş mevcudiyetinin de farkında olmak gereklidir.

Mora Terapi Bach Çiçekleri Terapisi, olumsuz duygu ve düşüncelere maruz kalarak bozulan vücut sinyallerini vücuttan uzaklaştırarak, duygu durumunda gözlemlenebilen sakinlik ve mutluluğa kapı aralıyor. Mora Terapi uygulamalarından biri olan Bach Çiçekleri Terapisi vücudun çevresine yaymış olduğu bozuk elektromanyetik sinyalleri filtreliyor ve vücudun elektromanyetik titreşimlerini dengeliyor.















13 Temmuz 2021 Salı

Gizli Şekeriniz Varsa İnsülin Direnciniz Olabilir!

 



Tüm dünyada ve ülkemizde giderek artan obezite ve diyabet, “insülin direnci” olarak adlandırılan metabolik sorunu da beraberinde getiriyor. Vücuttaki yağ oranının artması insülin direncine, insülin direnci de vücutta yağ oranı artışına ve obeziteye neden oluyor. İnsülin pankreasta salgılanan ve kandaki glukoz seviyesini düzenleyen bir hormondur. Glukoz ise besinlerden alınarak kana karışan basit bir şekerdir. Kandan hücreler aracılığıyla alınıyor ve enerji olarak kullanılıyor. Kandaki glukoz seviyesinin artması, pankreastaki bazı hücrelerin insülin salmasına neden oluyor. İnsülin, kandaki glukozu çeşitli dokulara taşıyan ve kan şekerinin düşmesine neden olan bir nevi aracı görevi görüyor. Ancak insülin direncinde hücreler, insüline karşı duyarsızlık geliştiriyorlar.
İnsülin direnci kısaca, vücuttaki şekeri kontrol etmek için salgılanan insülinin etkisini göstermesindeki zorluk olarak tanımlanabilmektedir. Normal şartlarda vücut şekeri 1 ünite insülin ile kontrol altına alabiliyorken insülin direnci olan hastalarda vücut 2-3 ünite insülin salgılamak durumunda kalır.  İnsülin direnci arttıkça, şeker kontrolünü sağlamak için vücutta gereğinden fazla insülin salgısı meydana gelmektedir.  İnsülin direncini sıklıkla genetik yatkınlığı olan bireylerde görülmekle beraber, son zamanlarda giderek kilo artışı olanlarda, özellikle bel çevresinde yağlanma problemi yaşayanlarda, uyku düzeni bozuk veya kalitesiz uyku uyuyanlarda, stresli bir hayata sahip olanlarda, gün içinde çok hareketsiz olanlarda, hızlı ve düzensiz yemek yiyenlerde, sürekli rafine, paketli ürün tüketenlerde görülme riski artmaktadır. İnsülin direncinin olduğu durumlarda ise salgılanan insülin yeterli gelmiyor. Vücut 2-3 kat daha fazla insülin salgılamak zorunda kalıyor. İnsülin direncini düzeltmek için oluş mekanizmalarını tersine çevirmek gerekir. Bu amaçla öncelikle gluten, şeker ve rafine gıdalardan uzak doğal bir beslenme yöntemine geçmek gerekir. Probiyotik-prebiyotik takviyeleri, eksik vitamin minerallerin yerine konulması gerekir. Bağırsak astarının onarılması için rektal ozon uygulaması, besin duyarlılıklarının azaltılması ve şekersiz diyete uyumun sağlanabilmesi için biorezonans tedavisi etkili bir tedavidir. Bağırsak hastalık hafızasının resetlenmesi, kanlanmanın ve lenfatik drenajın sağlanması için de nöral terapi tedavi de yer alabilir. Bunların yanı sıra yeterli su içilmeli ve yeterli egzersiz de yapılmalıdır. İnsülin direncinin kırılabilmesinde düzenli egzersizin ve iyi bir beslenme düzeninin önemi büyüktür. Kanda yüksek miktarda bulunan insülini daha da yükseltmemek adına, kişinin besin tercihlerinde glisemik indeksi düşük, protein, lif ve sağlıklı yağlardan zengin besinleri tercih etmesi tok kalma süresinin uzaması ve kandaki insülini yükseltmemesi açısından doğru olacaktır. Bu süreçte, kan şekerinde ani dalgalanmalara sebebiyet verebilecek, basit şekerler, glisemik indeksi yüksek gıdalar ve paketli ürünler kesinlikle tüketilmemelidir. Meyveler tavsiye edilen miktarlarda ve saatlerde tüketilmelidir. Doğru pişirilen veya doğru servis edilen sebzeler ve et-tavuk-balık gibi protein grubu besinler beslenme planına dahil edilmelidir. Ceviz, fındık, badem gibi kuruyemişler ve zeytinyağı gibi sağlıklı yağların ve yoğurt-kefir gibi probiyotik içerikli süt ürünlerinin diyete eklenmesi önerilmektedir. Probiyotik kullanımı, omg 3 takviyesi, Dvitamini takviyesi bu süreçte en büyük destekçileriniz olacaktır.


Mora terapi ile insülin hormonu ile hücre yüzeyindeki insülin reseptörlerinin etkileşiminin gerçekleştiği ortamın temizlenmesi-detoksifikasyonu- gerçekleştirilmektedir. Bu sayede hücreler insüline karşı daha duyarlı hale gelmekte ve insülinin kullanılabilirliği artmaktadır. Bu konuda daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır ancak, Mora Terapi ve doğru beslenme kombinasyonu ile genel sağlıkta gözle görülür düzelmeler saptanmaktadır. Doğru beslenme için ise yapılabilecek Mora Terapi kilo seansları ile yeni beslenme düzenine uyum kolaylaşarak, tedavi süreci hızlanabilmektedir. 


27 Haziran 2021 Pazar

İyi hissedin, konsantre olun ve kazanın. Çözüm: Bach Çiçekleri!





Sağlıklı olmak demek sadece bedensel olarak hastalık olmaması durumu demek değildir. Duygu, zihin ve beden bir bütündür. Bütünsel olarak sağlıklı olabilmek için duygu durumumuzun da iyi olması gerekmektedir. Ne kadar ‘sağlıklı’ olursak olalım, keyfinizin olmadığı, hayatın tadını çıkaramadığınız dönemler mutlaka olmuştur. Bu dönemler insan hayatının bir parçasıdır. Bu gibi dönemlerde atılabilecek ilk adım, sorununuzun ne olduğunu çözebilmeniz, ters giden şeyin ne olduğunu fark edebilmenizdir. İyileşme aslında bu adımda başlar. 21. yüzyıldaki yaşamın modernleşmesi, teknolojinin gelişmesi yaşamımızı kolaylaştırdığı gibi kaçınılmaz stresleri de yanında getirdi. Kentleşme oranının yüzde 78’i bulduğu ülkemizde özellikle büyük şehirlerdeki hayatların her yanı stresle çevrilmiş durumda. Fiziki çevre, iş yaşantısı ve psikososyal özellikler kişideki stresin kaynağını oluşturan birincil etmenler. Stresi yaratan durumları ortadan kaldıramayan bireyler stresle baş etmenin yolu olarak kimi zaman bedeni ve ruhu rahatlatan sporlara kimi zaman da bir terapiye başvuruyor. Biorezonans tıbbı, kişinin enerjetik-elektromanyetik durumunun hem ruhsal durumu hem fiziksel bedeni hem de zihinsel dengeyi etkilemesinden yola çıkar. Bach Çiçekleri kürleri bu nedenle Biorezonans tedavi programlarına eklenmiştir.   İnsan bedeninin iyileşme mekanizmasını harekete geçirmek için bitkilerin minimal dozda su ile seyreltilerek kullanılması metoduna dayanır. Yani kişinin fiziksel, duygusal ve ruhsal sağlığı için doğru bitki minimum dozda kullanılırsa bedenin iyileşme süreci başlatmaya yönelik tamamlayıcı bir tedavidir.

Çiçeklerin yapısı incelendiğinde insanların duygusal özellikleri ile çok örtüşen noktalar bulunur . O halde bu çiçek özleri de minimal dozda kullanılırsa kişiye pozitif duygular bedenin iyileşme mekanizması ile sağlanabilir. 1930’larda İngiliz doktor Edward Bach tarafından keşfedilmiş ve günümüze kadar birçok şekilde kullanılagelmiştir. Hastaların fiziksel rahatsızlıklarının duygu durum bozukluklarından arındırılmadan iyileştirilemeyeceğini savunan Dr. Bach, 38 bitki özünün duygu durumlarımız üzerindeki etkilerini incelemiş, belirli çiçeklerin pozitif enerjisinin, düşüncelerimizin ve duygularımızın oluşturduğu olumsuz enerjiye karşı koyduğunu fark ederek, dünyanın “Bach Çiçekleri” olarak bildiği 38 homeopatik kürü geliştirmiştir. Her çiçek özü temel bir insan duygusu ile ilişkilendirilmektedir.  38 bitkinin her biri, belirli bir karakteristik veya duygusal duruma yönlendirilir. Bach Çiçekleri kürleri ilaç değil, yüksek derecede dilüe edildiğinden bitkilerin “homeopatik “  kürleridir. Bitkinin fiziksel yapısı değil, “enerjisi” kullanılmaktadır. Her hastalığın kişiye özel ruhsal özelliklerle bağlantıda olduğu gerçeğinden hareketle, hastanın ruhsal yapısındaki dengesizlikleri gidermeye yöneliktir. Böylece hastalıklar çok daha kolay ortadan kalkar. Biorezonans ile uygulanan Bach Çiçekleri kürleri, tanımlı çiçeklerin enerjisini kullanarak kişinin enerjisini değiştirme amaçlı kullanılmaktadır. Herhangi bir ilaçla etkileşmesi ya da yan etki yaratması söz konusu değildir. Kişiye özel geliştirilen Biorezonans tedavilerinin programlanabilmesi için hastayla yapılan ön görüşme sırasında kendisine verilen formdaki soruları yanıtlaması istenir.

Biorezonans terapisini uygulayan doktorun uygun bulduğu Bach Çiçekleri kürü Biorezonans terapilerine eklenir. Seans bitiminde de hastaya özel hazırlanmış Bach Çiçekleri karışımı günlük kullanım için kendisine verilir. Biorezonans terapilerinde Bach Çiçeklerinin frekanslarının hastaya nakli Biorezonans cihazı ile vasıtasıyla sağlanmaktadır. En büyük kolaylığı ve faydası “bütüncül” tedavi uygulamaya elverişli olmasıdır. Hastaların sürdürülen diğer biorezonans terapilerine eklemlenebilmektedir. 75 yılı aşkın bir süredir Avrupa’da, özellikle İngiltere’de yaygın olarak kullanılmakta olan “Bach Çiçekleri” kürleri, korku ve endişeleri gidermek, stres ve kederi azaltmak, cesaret edilemeyen ilişkileri geliştirmek için çok güçlü, ancak hassas bir iyileştirme yöntemidir.

13 Haziran 2021 Pazar

Sağlığınız İçin Mindfulness Yaşam Tarzını Keşfedin






Mindfulness kısaca şimdiki zaman farkındalığı demektir. O an gerçekleşen olayları, hissedilen duygu ve düşünceyi yargılayıcı olmadan bilinçli bir şekilde, nazik bir dikkat ile odaklanma ve izleyebilme becerisidir. Bu izleme şekli herkes tarafından farklı bir şekilde deneyimlenebilmektedir. Mindfulness bir ritüel değildir. Herkes tarafından her zaman ve her yerde uygulanabilecek bir günlük hayat pratiğidir. Olayları olumlamak veya negatif tarafından bakmak değil, yaşanan olayları olduğu gibi görebilme becerisidir. Sadece rahatlamak için yapılan bir egzersiz değildir, ancak diğer taraftanda rahatlatıcı etkileri olduğu bilinmektedir. Farkında olmadan ayrıntılara takılıp kaybolma düşüncesinin ve davranışlarının sonucunda oluşan pişmanlık ve mutsuzluk duyguları tersine anda kalmanın ve anı yaşamanın anahtarıdır Mindfulness.

Mindfulness meditasyonu, dikkati belli bir noktada toplama konusunda geliştirilen bir beceridir. Şimdi yani şu anın farkına varmak için farklı meditasyon teknikleri uygulanır. Bu meditasyon teknikleri uygulanırken, nefes, bilinç, odak gibi kavramlar fazlasıyla öne çıkar. Mindfulness aslında doğal olarak insanoğluğunun sahip olduğu ancak zamanla evrimleşmiş olan zihinlerimizin sürekli düşünme halinde olduğu için zayıflamış bir yeteneğimizdir. Ancak bu yeteneğimizi Mindfulness pratikleri ile tekrar güçlendirebiliriz. Bu yönümüzü geliştirdiğimizde zihnimizde berraklık ve netlik sağlayabiliriz. Böylece an be an hayattaki amacımızı bizi dönüştürecek ve geliştirecek davranışları fark etme şansı yakalarız. Bu anlar genellikle fark edemediğimiz güzellikleri, huzuru yakalamamızı, bazen de hayatımızdaki güçlükleri, stresli zamanları daha iyi yönetmemize vesile olurlar.


Zihnimizden gün içinde ortalama 50-60 bin düşünce geçer. Mindfulness tekniğinde bu düşünceleri tıpkı bulutları izler gibi tarafsız ve yargısız olarak izleriz. Düşünceleri bir otobanda ilerleyen arabalara benzetirsek, mindfulness yolu trafiğe kapamak değil, gelip geçen arabalarla savrulmadan izlemek olarak nitelendirebiliriz. Bu yüzden mindfulness yaparken amacımız düşünceleri durdurmaya çalışmak değil, onları sakince izleme antrenmanı yapmaktır. Mindfulness çalışmalarının çoğu bedensel farkındalık üzerine yapılır. Buradaki amaç modern dünyada gittikçe zayıflayan zihin vücut bağlantısını yeniden kurmak ve vücudumuzun bizimle kurduğu sessiz iletişimi güçlendirmektir.


Mindfulness'ın hayatımıza getireceği faydalardan biri de davranışlarımızı daha net görmek olacaktır. Mindfulness becerimiz geliştikçe bize ve dünyaya faydası olmayan alışkanlıkları ve onları bize hatırlatan tetikleyicileri görmemiz kolaylaşır. Bunları azaltıp azaltmamak ise bir seçime dönüşür. Mindfulness dikkat yeteneğini oldukça geliştiren bir eylemdir. Çünkü sürekli odaklanılarak yapılır ve bu durumda dikkat kazanımını getirir.


Mindfulness iki şekilde yapılabilecek bir yaşam tarzıdır diyebiliriz. Bunlar formal ve informal egzersizlerdir. Formal uygulama her gün bilinçli olarak oturup veya uzanıp, nefes, bedensel duygular ve sesler diğer duyular veya düşünceler ve duygulara odaklandığımız egzersiz türüne denir. Formal olmayan çeşidi, yemek yeme, egzersiz, ev işleri başkalarıyla ilişki kurma gibi günlük aktivitelere ve işte, evde veya kendinizi bulduğunuz herhangi bir yerde temel her türlü eylemde dikkatli bir farkındalık yaratma içerir.


Mindfulness ile ilgili yapılan araştırmaların büyük bir kısmını mindfulness temelli programların etkinlikleri oluşturmaktadır. Bu alanda yapılan araştırmalarda genellikle gruplar üzerinde çalışılır. Mesela; Kanser hastaları, kronik ağrısı olanlar, tükenmişlik sendromu yaşayanlar, öncesinde depresyon geçirmiş stabil durumdaki hastalar, bağımlılar gibi. Kısacası hastanelerde, okullarda, anasınıflarında, ergenlikte, geriatride, ebeveynlerde, ilişkilerde ve daha birçok alanda Mindfulness temelli stres azaltma programlarından elde edilen bulgular ve grupların ihtiyacına göre düzenlenen Mindfulness temelli  programlardan alınan veriler büyük umutlar vaat ediyor. Ayrıca bireysel terapilerde bu yönelimle müdahale edilebilir.





30 Mayıs 2021 Pazar

Daha Sağlıklı Bir Hayat İçin Mora Kilo Terapileri






Fazla kilo kadın, erkek, yaşlı, genç her insanın hayatının bir dönemini meşgul eden veya sürekli olarak uğraştığı bir sorun. Ne yazık ki bu sorunla baş etmekte kolay değil. Fazla kiloyu verememenin sebeplerinden bahsedecek olursak ilk başta kişinin iradesi gelmektedir. Bununla birlikte bireyin metabolizma hızı ve yiyeceklere karşı bağımlılığı da kilo vermenin önünde büyük engellerdir. Bazı tüketilen gıdalar kişilerde bu gıdalara karşı bağımlılık yaratmaktadır. Bu bağımlılıkları bırakmak ve kilo kontrolünü tek başına  sağlamakta oldukça güç bir durumdur. Günümüzde yağ, şeker gibi içeriği oldukça yüksek ve hazır gıdaların daha kolay ulaşılabilir olması bu tarz besinlerin tercih edilebilirliğini arttırmaktadır. Bununla birlikte günümüzde teknolojinin gelişmesi ve ilerlemesiyle hareket alanlarımız gittikçe azalmaktadır. Hareketsizlikte tıpkı kalorisi yüksek gıdalar gibi fazla kiloya sebep olan etmenlerden biridir . Eğer yakabileceğimizden daha fazla gıda alırsak fazla kilolar vücudumuzda yağ olarak birikir ve kilo sorunumuz oluşmaya başlar. Fazla kilo öncelikle obeziteye sonrasında da çeşitli hastalıklara, sağlık sorunlarına sebep olmaktadır. Şeker, tansiyon, kalp ve damar hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, eklem rahatsızlıkları bu sağlık sorunlarından birkaçıdır. Fazla kilo sebebiyle görüntünüzden de memnun olmayabilir ve psikolojik olarakta bundan etkilenebilirsiniz. Kısaca fazla kilo hem sağlık açısından hem de psikolojik açıdan ciddi sorunlar teşkil etmektedir. 


Fazla kiloya sahip insanların bağışıklık sistemleri zayıf olduğu için normal kilodaki insanlara göre hastalıklara yakalanma riskleri daha yüksektir. Şeker, tansiyon ve kalp rahatsızlıkları genellikle normal kilodaki kişilere oranla fazla kiloya sahip kişilerde daha fazla görülmektedir. Uyku apnesi ve horlamaya da sebep olan fazla kilo, uyku ve yaşam kalitenizi düşürmektedir.  Normal kilonuzun çok daha üstündeyseniz uykunuz ağırlaşır ve hareket sınırınız azalır. Ancak kilo vermeye başladığınızda vücuttaki ağırlık ve yağ oranı azalmaya başlar, hayat kaliteniz artar, kendinizi zinde ve dinamik hissedersiniz.  Vücutta azalan yağ miktarıyla birlikte kalbe giden oksijen miktarı da artar ve solunum sıkıntılarında azalma görülür. 

Eğer fazla kilo problemi yaşıyor ve tek başınıza kilo vermekte zorlanıyorsanız, kendinizi bu konuda uzman olan Mora Terapi'ye emanet edebilirsiniz. Kilo verme tedavisinde kalıcı başarılar elde eden tamamlayıcı tıp yöntemi Mora Terapi herhangi bir yan etkiye yol açmaz. Mora terapi kilo terapisi, vücudunuzdaki doku ve sistemler arasındaki iletişimin elektro manyetik frekanslar yardımıyla gerçekleştirdiğinden yola çıkıyor. Mora Terapi ailesi olarak kısa sürede yapılan diyetleri ve mucize sonuçlar vermesi beklenen detoks kürlerini son derece sağlıksız buluyoruz ve kesinlikle desteklemiyoruz. Mora Terapi ailesinin en önemli amaçlarından biri, kişinin sağlıklı bir şekilde kilo vererek ideal kilosuna ulaşmasını sağlamaktır. Mora Terapi ile yapılan kilo terapilerinde, iyileştirmeye her zaman ilk olarak bağırsaklardan başlanır. Kilo verme seanslarında, bağırsak terapisinin yanında bağırsak sağlığını bozacak ya da kişinin bağımlı olduğunu düşündüğü yüksek kalori içeren gıdalar tüplere yerleştirilir. Tüplerden alınan frekanslarla, bağımlılık terapilerinde de kullandığımız gibi vücuttan silme işlemi gerçekleştirilerek bu besinlere karşı isteksizlik oluşturulur. Bu yaptığımız işlemlerle kişi diyet yapıyorum psikolojisine girmeden rahatlıkla kilo vermeye başladığını görür ve bu durumda mental açıdan hiçbir sorun yaşamaz. Terapilerin dışında danışanlarımıza sağlıklı gıdalardan oluşan yemekleri yemeleri konusunda destek verip düzen kurmalarına, bu şekilde de sağlıklı beslenmeyi bir alışkanlık, yaşam tarzı haline getirmelerine yardımcı oluruz. 

Mora Terapinin bu tedavideki amacı, fazla kilo problemli yaşayan kişilerin sağlıklı şekilde kilo verip ideal kilolarına ulaşmalarını sağlamaktır. Danışanlar, kilo verme sürecinde bedenlerindeki iyi yönde değişimleri fark ederek motive olurlar. Sizlerde Mora Terapi ile birlikte kendinizi iyi hissederek kilo verebilirsiniz. Daha sağlıklı bir yaşam için Mora ailesi her zaman yanınızda. 

Sağlıklı günler dileriz.

18 Mayıs 2021 Salı

Enflamasyon Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

 Enflamasyon Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey



İltihaplanma da diyebileceğimiz enflamasyon, aslında vücudun savunma mekanizmasının bir parçasıdır ve iyileşme süreçlerinde rol oynar.


Vücut bir davetsiz misafir algıladığında, onu ortadan kaldırmaya çalışmak için biyolojik bir tepki başlatır.


Saldırgan, bir diken, tahriş edici madde veya bir patojen gibi yabancı bir madde olabilir. Patojenler, enfeksiyonlara neden olan bakterileri, virüsleri ve diğer organizmaları içerir.


Uzmanlar, iltihaplanmanın çok çeşitli kronik hastalıklarda görülebileceğini söylüyor. Örneğin tip 2 diyabet, kalp hastalığı, obezite, metabolik sendrom vb.


Bu hastalıklara sahip kişilerin vücutlarında genellikle yüksek seviyelerde enflamatuar belirteçler bulunur.


Bu yazıda, enflamasyonun semptomları ve onu çözme yolları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmanız için bilgiler vereceğiz.


İki ana tip enflamasyon kaynağı vardır: akut ve kronik.


Akut enflamasyon

Bir yaralanma veya hastalık, akut veya kısa süreli iltihaplanmayı içerebilir.


Akut iltihabın beş temel belirtisi vardır:


*Ağrı: Bu, sürekli olarak veya yalnızca bir kişi etkilenen bölgeye dokunduğunda ortaya çıkabilir.

*Kızarıklık: Bu, bölgedeki kılcal damarlara giden kan akışındaki artış nedeniyle olur.

*İşlev kaybı: Bir eklemi hareket ettirme, nefes alma, koku alma vb. Zorluklar olabilir.

*Şişme: Sıvı birikirse ödem denen bir durum gelişebilir.

*Isı: Artan kan akışı, etkilenen bölgeyi dokunulabilecek kadar sıcak bırakabilir.

Bu işaretler her zaman mevcut olmak zorunda değildir. Bazen iltihaplanma semptomsuz "sessizdir". Kişi yorgun, bitkin, kendini rahatsız hisseden ve ateşli olabilir.


Akut enflamasyon belirtileri birkaç gün sürer. Subakut enflamasyon 2–6 hafta sürer.


Kronik enflamasyon ise aylarca veya yıllarca devam edebilir. Çeşitli kronik hastalıklarla bağlantıları vardır veya olabilir. Bunlar; Şeker hastalığı, kardiyovasküler hastalıklar, artrit ve diğer eklem hastalıkları, alerjiler, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), sedef hastalığı, romatizmal hastalıklar olabilir.

Semptomlar hastalığa bağlı olacaktır, ancak ağrı ve yorgunluğu içerebilir.


Enflamasyonu ölçmek

Vücutta iltihaplanma olduğunda, biyo-belirteçler dediğimiz maddeler normalden daha yüksek seviyelerde bulunur.

Bir biyo-belirteç maddelerden en önemlilerinden birisi örneğin, C-reaktif proteindir (CRP). Bir doktor iltihabı test etmek isterse, CRP seviyelerini değerlendirir.

CRP seviyeleri yaşlılarda ve kanser ve obezite hastalarında daha yüksek olma eğilimindedir. Diyet ve egzersiz CRP seviyelerinde fark yaratabilir.


Nedenleri:

Akut iltihaplanma şunlardan kaynaklanabilir: arı sokması, herhangi bir enfeksiyon. Vücuda hasar oluşturabilecek bir madde veya patojen girdiğinde bağışıklık sistemi bir dizi reaksiyonu tetikler:

*Dokular, plazma proteinlerini biriktirir ve bu da şişmeye neden olan bir sıvı birikmesine yol açar.

*Vücut, etkilenen bölgeye doğru hareket eden nötrofilleri veya lökositleri salgılar. Lökositler, patojenlerle savaşmaya yardımcı olabilecek moleküller içerir.

*Küçük kan damarları, lökositlerin ve plazma proteinlerinin yaralanma bölgesine daha kolay ulaşmasını sağlamak için genişler.

Akut iltihap belirtileri, nedene bağlı olarak saatler veya günler içinde ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda hızla şiddetlenebilirler. Nasıl geliştikleri ve ne kadar sürdükleri nedene, vücudun hangi bölümünü etkilediklerine ve bireysel faktörlere bağlıdır.

Akut iltihaplanmaya neden olabilecek bazı faktörler ve enfeksiyonlar şunlar olabilir; Akut bronşit, apandisit, batık ayak tırnağı, soğuk algınlığı veya gripten kaynaklı boğaz ağrısı, fiziksel travma veya yaralar.


Kronik iltihaplanma ise aşağıda açıklananlar kaynaklı olabilir; 

*Duyarlılık: Enflamasyon, vücut orada olmaması gereken bir şey hissettiğinde meydana gelir. Harici bir tetikleyiciye aşırı duyarlılık mesela alerjilere neden olabilir.

*Maruziyet: Bazen endüstriyel bir kimyasal gibi tahriş ediciye uzun süreli, düşük düzeyde maruz kalma, kronik enflamasyona neden olabilir.

*Otoimmün bozukluklar: Böyle durumlarda bağışıklık sistemi, sedef hastalığında olduğu gibi yanlışlıkla normal sağlıklı dokuya saldırır.

*Oto-enflamatuar hastalıklar: Behçet hastalığında olduğu gibi genetik bir faktör bağışıklık sisteminin çalışma şeklini etkiler.

*Kalıcı akut enflamasyon: Bazı durumlarda, kişi akut enflamasyondan tam olarak kurtulamayabilir ve bu bazen iltihaplanmanın kronikleşmesine neden olabilir.

Kronik iltihaplanma riskini artırabilecek faktörler şunlardır: Yaşlılık, obezite, sağlıksız yağlar ve ilave şeker bakımından zengin bir diyet, sigara içmek, düşük seks hormonları, stres, uyku problemleri.



Enflamasyon ağrılı olu mu?

Akut enflamasyonun kimi tiplerinde ağrıya neden olabilir. Ağrı, sürekli ve sabit, zonklayıcı ve titreyen, bıçaklayan veya kıstırıcı olabilir.

Ağrı, sıvı birikmesi şişmeye neden olduğunda ve şişmiş dokular hassas sinir uçlarına baskı yaptığında ortaya çıkar.


Enflamasyona dair tedaviler

Enflamasyonun tedavisi, enflemasyona neden olan soruna ve ciddiyetine bağlı olarak değişir. Genellikle vücut kendi kendini onarır.

Ancak bazen iltihabı tedavi etmemek yaşamı tehdit eden semptomlara neden olabilir.

Örneğin, alerjik bir reaksiyon sırasında iltihap, solunum yollarını kapatarak nefes almayı imkansız hale getirebilecek şiddetli şişmeye neden olabilir. Bu reaksiyon meydana gelirse tedavi olması şarttır.

Tedavi edilmezse bazı enfeksiyonlar kana girerek sepsise neden olabilir. Bu, acil tıbbi tedaviye ihtiyaç duyan, yaşamı tehdit eden başka bir durumdur.

Doktorlar enflamasyonun tipine ve hastalığa bağlı olarak nonsteroid anti enflamatuar ilaçları veya kortikosteroidleri kullanabilirler.


Enflamasyonda kullanılan bazı bitkiler bitkiler; 

*Zencefil: İnsanlar dispepsi, kabızlık, kolik ve diğer gastrointestinal problemlerin yanı sıra romatoid artrit ağrısını tedavi etmek için uzun süredir zencefil kullandılar. Zencefil, marketlerde taze olarak veya çevrimiçi olarak ek formda mevcuttur.


Zerdeçal: Zerdeçalın ana bileşeni olan curcumin, artrit, alzheimer hastalığı ve diğer bazı iltihaplı durumlar için faydalara sahiptir. 


Anti-enflamatuar beslenme;

Bazı yiyecekler iltihabı azaltmaya yardımcı olabilir. Zeytin yağı, yüksek lifli yiyecekler, domates, ceviz ve badem gibi kuru yemişler, ıspanak ve lahana benzeri sebzeler ve diğer  yeşil yapraklı sebzeler, somon ve uskumru gibi yağlı balıklar, yaban mersini ve portakal gibi taze meyveler.

Araştırmalar Akdeniz diyeti gibi taze sebze, meyve ürünleri ve sağlıklı proten ve yağlar açısından zengin bir diyet yapanların CRP seviyelerinin daha düşük olduğunu söylüyor.

Enflamasyonu arttıran yiyecekler; Kızartmalar, işlenmiş gıdalar, ilave endüstriyel şeker içeren tüm yiyecek ve içecekler, kırmızı et, doymuş ve trans yağlar gibi sağlıksız yağlar. 

Tek başına diyet enflamasyonu kontrol edemeyebilir ancak uygun seçimler yapmanın hastalığın daha da kötüye gitmesini önleyeceği kesindir.


Özetle;

Enflamasyon, bağışıklık sisteminin vücudu bakteri ve virüsler gibi zararlı maddelerden koruduğu sürecin bir parçasıdır. Kısa vadede rahatsızlığa da neden olabilse de aslında hastalıkla savaşmada faydalı bir hizmet sağlar.

Bununla birlikte, uzun süreli veya kronik enflamasyon, bazı ciddi ve muhtemelen yaşamı tehdit eden durumlara hem yol açabilir hem de bunlardan kaynaklanabilir.


Mora Tedavileriyle vücuttaki enflamasyon süreçlerini kontrol altına almamız mümkündür. Detaylı bilgi için lütfen Mora Terapi doktorlarına danışmayı ihmal etmeyin. 


Sağlıklı bir bedenle, uzun, mutlu yaşayacağınız nice günler, aylar, yıllar diliyoruz. 



Kaynakça;

  • Adam Felman & Kevin Martinez, M.D, Medical News Today, 13 Nisan 2020 makalesinden yararlanılmıştır.