25 Temmuz 2022 Pazartesi

BAĞIRSAK SORUNLARINIZIN NEDENİ DUYGULARINIZ OLABİLİR...



Bağırsaklarımız vücut sağlığımız için oldukça önemli olan ve beynimizle daima etkileşimde kalan, batı tıbbında Alman bilim insanı Prof. Horst Ferdinand Herget tarafından ikinci beyin olarak tanımlanan organımızdır.

Vücuttaki sistemlerde beyin; bağırsak ve mide üzerinde doğrudan etkilidir. Yaşadığımız duygular midemizi ve sindirim sistemimizi etkilediği gibi, mide ve bağırsağımız da beyne sinyaller yollayabilmekte ve duygu durumlarını etkileyebilmektedir. Halk arasında da söylenen ‘Midemde kelebekler uçuyor!’ gibi sözler mide bağırsak beyin bağlantısının ispatı durumundadır.

Genellikle depresyon, stres, kaygı gibi duygu durum bozukluklarının sebebi bağırsakta meydana gelen bir sorun veya işleyiş bozukluğu olabilmektedir.

Duygusal beyin olarak adlandırılan bağırsaklarımız ile beyin arasında nasıl bir bağlantı olduğundan bahsedelim:

Bağırsak duvarında omurilikten daha fazla sinir hücresi vardır. Ve sindirim sisteminde 100 milyondan fazla nöron bulunur.

Bağırsaklardan beyne giden sinir yoğunluğunun beyinden bağırsağa giden yoğunluktan daha fazla olduğu bilinmektedir.

Duygusal bağlantı yönünden ise kalın bağırsaktaki bakterilerin vagus siniri yoluyla duygusal ve zihinsel olarak etki ettiği ve kontrol sağlayabildiği bilinmektedir.

İlk defa ikinci beyin adlandırmasını yapan Prof. Herget; aynı zamanda bağırsakların sindirim sistemi görevinin dışında başka işlevleri olduğunu belirterek, duyguların karında oluştuğunu da söylemiştir. Herget bağırsak rahatsızlıklarının pek çoğunun psikosomatik hastalık olarak değerlendirilmesi gerektiğini de savunmuştur.

Herkesin mutlaka deneyimlemiş olduğu bir durum olan duygu bağırsak etkileşimine örnekler vererek daha kolay anlaşılmasını sağlayabiliriz.

• Aşık olmak ve beraberinde gelen heyecan ile özellikle karın bölgesinde hissedilen kelebek uçuşu hissini deneyimlediğinizi hatırlamış olmalısınız.

• Stresli geçen bir gün sonrasında veya seyahat edilen bir günün ardından sindirim sisteminde gerçekleşen önemli bir sorun olan kabızlığın yaşanması da muhtemeldir.

• Sinirsel problemler ve depresyon gibi problemler sebebiyle kullanılan anti-depresan özellikteki ilaçların da mide bulantısı bağırsak rahatsızlıklarına yol açtığı bilinmektedir.

• Stresli durumlarda da yine karın bölgesinde kramplar hissedilmesi de duygu bağırsak ilişkisi yoluyla gerçekleştiği bilinir. Örneğin sınav stresi, iş görüşmesi stresi, heyecan ve stresli bekleyişler...

Bağırsaklar beyinle en çok etkileşim içinde olan organ olmakla beraber aynı zamanda vücudumuzda en bağımsız hareket eden organlardır.

Bağırsakların beyinden daha fazla serotonin hormonu ürettiği de bilinmektedir. Serotonin hormonu; vücudumuzda ruh halinden bağırsak hareketlerine kadar pek çok şeye etki eden ve eksikliğinde kişiye depresif, yorgun ve mutsuz bir ruh hali bırakan bir nörotransmitterdir.

Serotonin hormonu uykuyu ve iştahı düzenlediği gibi hafızayı güçlendirme etkisi de olan bir hormondur ve vücudumuz için oldukça gereklidir.

Gıdalardan doğrudan alınamayan serotonin hormonunun yaklaşık %90’ı bağırsaklarda sentezlenmektedir. Bu sebeple bağırsaklarda meydana gelen herhangi bir problem serotonin hormonu eksikliğine neden olabilmektedir.

Ruh halimizi etkileyen bağırsaklarımızın sağlığını korumak daha sağlıklı ve mutlu yaşamamızın anahtarıdır.


     MORA TERAPİ İLE BAĞIRSAK SAĞLIĞI

Mora Terapi yöntemi ile yapılan bağırsak terapilerinde, şimdiye kadar bağırsağı tehdit etmiş olan besinlerin frekansları vücuttan silinerek bu besinlere karşı isteksizlik oluşturulur. Bu besinler olmaksızın verilen diyeti böylelikle kişiler rahatlıkla uygulayabilirler. Mora frekans tedavileri ile bağırsaklarda çeşitli sebeplerle meydana gelmiş olan hasar onarımı başlatılır ve birikmiş olan toksinlerin vücuttan uzaklaştırılmaları sağlanır. Üç aylık karbonhidrattan kısıtlı ve basit şeker içermeyen bir beslenme protokolüyle sağlıklı beslenme davranışı oluşturulur. Aynı zamanda bu beslenme planı kefir, yoğurt gibi probiyotik besinler yönünden zengindir ve bu şekilde bağırsaklardaki flora desteklenmiş olur. Bağırsak florasının tam olarak onarılması için dışarıdan probiyotik takviyesi de önerilmektedir.


11 Temmuz 2022 Pazartesi

CİLT YAŞLANMASININ SEBEPLERİ NELERDİR?

 



 Biyolojik, doğal bir süreç olan yaşlanma süreciyle birlikte hem organlarımız hem de derimiz yaşlanmaya ve zamanla eski formunu, fonksiyonunu kaybetmeye başlar.

 Organlarımız ve vücudumuz için en sağlıklı ve doğru olanı yapmamız gerektiğini hepimiz biliyoruz. Sağlıklı beslenme, spor, bağımlılıklardan uzak durmak; vücudumuzun sağlığını korumak ve yaşlanmasını önlemek için yapacağımız en önemli unsurlardır. Bununla beraber cilt sağlığımızı korumak için, genel sağlık için yapmamız gerekenlerin haricinde ayrı bir bakım da uygulamamız gerekmektedir.

 Yaşın ilerlemesi kendini ilk olarak cilt yaşlanması şeklinde gösterir. Cildin erken yaşlanmasında genetik faktör de rol oynar bunun haricinde diğer organlardan farklı olarak cilt; çevresel ve fiziksel faktörlerden de etkilenir. Cilt yaşlanmasında dış faktörlerin fazla olmasıyla birlikte cilt yaşlanmasını önlemek ve olabildiğince geciktirmek için yapılması gereken önemli hususlar vardır.

Cilt sağlığının dış faktörlerden fazlaca etkilendiğini söylemiştik. Cildimiz vücudumuzda en dış katman olarak bir bariyer görevi de görmektedir. Cilt bariyerini ne kadar sağlam ve sağlıklı tutarsak, cilt yaşlanmasını da o kadar önlemiş ve geciktirmiş oluruz. Cilt bariyerini korumak için ise yapılacak birçok şey vardır:

• Cildimizi hem içten hem de dıştan, doğru şekilde beslememiz oldukça önemlidir. Sağlıklı beslenmek tüm organlarımız gibi cildimiz için de dikkat etmemiz gereken bir konudur. Cilt yaşlanmasının belirtilerinden olan sarkma ve kırışıklıkları önlemek için bilinen, antioksidan zengini gıdaların tüketimi cilt yaşlanmasını geciktirmede oldukça etkilidir. Sağlıklı ve düzenli beslenmeyle beraber vitamin, mineral, antioksidan tüketmeye dikkat edildiğinde cilt sağlığı üzerindeki olumlu etkileri görülecektir. Cilt sağlığımızı korumaya yarayan besinler ise şunlardır: yaban mersini, erik, ahududu, böğürtlen, pancar, çilek, ıspanak, avokado, brokoli vb. yeşil yapraklı sebzeler...

• Cilt yaşlanmasını önlemek için beslenme kadar su tüketimi de önem taşımaktadır. Cilt kuruluğu doğrudan su tüketimi ile de bağlantılıdır. Gerektiği kadar su tüketildiğinde cildin nemlenmesi ve dolgunlaşması desteklenmiş olacağından cilt yaşlanması da gecikecektir. Bununla beraber alkol tüketiminin cildi yaşlandırdığı da bilinmektedir.

• Cildimizin güneş ışınlarına, sigara dumanı gibi zararlı dumanlara maruz kalması da yaşlanmasını etkileyecektir. Sigaranın sağlığımız için zararları herkesçe bilinmektedir. Çok üzerinde durulmasa da sigaranın cildimize verdiği zarar da yadsınamazdır. Cilt yaşlanmasının, renk değişmesinin ve kırışmasının temel nedenlerinden biri de sigaradır. Güneş ışınlarına, bilinçsiz ve korumasız şekilde bronzlaşmak vs. amacıyla maruz kalmak da kalıcı lekeler bırakabilmekle beraber cilt yaşlanmasına da sebebiyet verecektir.

• Tüketilen besinlerden cildin nemlendiğini söylemiştik. Buna rağmen cilt tipiniz ne olursa olsun mutlaka nemlendirmeniz gerekmektedir. Nemli ciltlerin daha geç yaşlandığı da bilinen bir gerçektir.

• Özellikle kadınlarca kullanılan makyaj malzemeleri büyük oranda kimyasal içerdiğinden sağlığımıza zararı olduğu bir gerçektir. Fazla makyaj yapılması ve özellikle makyaj malzemelerinin ortak kullanılması cilt sağlığı için oldukça zararlıdır.

Genel sağlığımız ve cilt sağlığımız için sigara ve alkolün ne derece zararlı olduğunu tekrarlayarak bu gibi bağımlılıkların çözümü olduğunu da bilmenizi istiyoruz.


MORA BEAUTY WELLNESS İLE CİLT KALİTENİZİ ARTTIRIN...

Mora Terapi cihazlarımızdan olan Mora Beauty; bağımlılık terapilerinde, kilo kontrol terapilerinde kullanılan aynı zamanda; rahatlama, detoksifikasyon, stres azaltma ve yeniden canlanma, selülitin giderilmesi, cilt, saç, tırnaklar ve gözler için birçok uygulamayı barındırabilen bir Wellness cihazıdır. Mora Terapi fiziksel ve duygusal wellness açısından kişiyi destekler. Mora Terapi yöntemi ile yapılan tüm tedaviler gibi burada da amaç bütünsel olarak sağlıklı olabilmektir.