23 Mart 2015 Pazartesi

Sihirli İçecek Su

Artan nüfus, çarpık kentleşme ve alt yapı sorunları nedeniyle temiz suya ulaşma imkanı her geçen gün azalıyor. Ancak bilinçli ve doğru su tüketimi başta böbrekler ile karaciğer olmak üzere tüm organlar için hayati önem taşıyor.

Sihirli içecek su
İnsan vücudunun yüzde 70’e yakını sudan oluşmaktadır. Hücre içinde gerçekleşen bütün hayati metabolik olaylar ve vücudun bütün fonksiyonları yeterli miktarda suyun içilmesi ile sağlanabilmektedir. Vücutta taşıyıcı göreve sahip olan su, hücrelere besin ve oksijen taşırken atıkları da uzaklaştırmaktadır. Su ayrıca sıcak havalarda vücudu serin tutar, soğuk havalarda vücut izolasyonu sağlar. Eklemlerin kayganlığının sağlanması ve çeşitli biyokimyasal olayların oluşmasını da sağlamaktadır.

Su yerine çay kahve içiyorum demeyin
Gün içinde içilen çay ve kahveden alınan suyun yeterli olacağını düşünülerek, suyun vücuda olan olumlu etkisi göz ardı edilmektedir. Farklı içecekler kesinlikle suyun yerine geçmemektedir. Günde 1,5-2,5 litre su tüketimine önem vermek gerekmektedir.

Su “0” kaloridir ve mideye dolgunluk hissi verdiğinden kilo kaybına yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda metabolizmayı hızlandırır. Düzenli su tüketmek, az yemek yemeyi ve su içme isteğinin devam etmesini sağlamaktadır. Sabah kalkar kalkmaz ve gece yatmadan içilen bir bardak su tokluk hissi açısından önemlidir. Su içerek idrarla yağ atma düşüncesi ise yanlış bir inanıştır. Suyun zayıflatıcı etkisi yağı yakmasından değil, verdiği tokluk hissinden kaynaklanmaktadır.

Yetersiz su alımı tüm vücudu vuruyor
Su yeterince tüketilmediğinde önemli sağlık sorunlarına neden olur. Vücudun en önemli yaşam kaynağı olan suyun eksikliğinde yaşanabilecek sıkıntılar şunlardır:

1- Günlük su ihtiyacının uzun süre giderilmemesi durumunda böbrekler kalıcı olarak zarar görebilmektedir.
2- Vücuda yeterli su alımı olmadığı takdirde vücuttan atılması gereken metabolik atıklar böbrek tarafından atılmamakta ve bu görevi karaciğer yapmaya çalışmaktadır. Bu durumda karaciğere daha fazla yük binmekte ve vücutta yağ depolanma oranı artmaktadır.
3- Ciltte kuruluk: En büyük organ deridir. Susuzluk nedeniyle ciltte meydana gelen kuruluk, kırışıklıklara neden olur. Ne kadar çok su tüketilirse, yaşlanma belirtilerini o kadar geç ortaya çıkar.
4- Vücut direncinin düşmesi: Gribe karşı da, vücut direnci için de susuzluğun bertaraf edilmesi çok önemlidir.
5- Hazımsızlık: Su tükürük ve mide salgısında bulunarak, besinlerin sindirilmesinde görev alır.
6- Anne sütü azlığı: Su emziren kadınlarda, süt üretimini artırır, az tüketildiğinde de süt azalır ya da yeterli verim alınamaz.
7- Kalpte yorgunluk: Alınan sıvı miktarı yeterli ise kalbin çalışma hızı normal olacak ve ritm sorunları daha az yaşanacaktır.
8- Baş ağrısı, unutkanlık ve konsantrasyon bozukluğu az su tüketimi sonucunda oluşabilir.
9- Saç dökülmesi ve kepeklenme: Az su tüketimi saç derisi kuruması ile birlikte kepeklenmeye neden olabilir. Bu da saç derisinin tutulmasını azaltıp, saç dökülmelerine zemin hazırlayabilir.
10- Kabızlık: Sindirim sitemi daha yavaş çalışır ve kabızlık meydana gelebilir.
11- Kas krampları: Su, eklem sağlığımız için çok önemlidir. Eklemlerimizdeki özellikle hareketi sağlayan kıkırdak dokusunun su oranının yüksek olması gerekir. Bu oran azaldığında eklem hastalıklarına yakalanma riski artar. Su tüketimi ile kasların elastikiyeti artacak, bu da eklem ve kemik sağlığını olumlu etkileyecektir. Su tüketimi eklem sağlığı açısından faydalı olduğundan daha iyi bir egzersiz imkanı verecektir.
12- Düzensiz tansiyon: Uzun vadeli susuzluk ciddi problemlere neden olur. Tansiyon, kan dolaşımı, sindirim, böbrek görevleri ciddi olarak etkilenmektedir.

Suyun fazlası da zarar veriyor


Böbreklerin belirli bir oranda su atma kapasitesi bulunmaktadır. Böbreklerin su atma kapasitesinin üzerinde su tüketildiğinde atılamayan su, kanda birikerek, kandaki elektrolitlerin, kan hücrelerinde değişikliklere neden olmaktadır. Bu ise hücre içi ve dışı sıvıların dengesini bozarak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.

16 Mart 2015 Pazartesi

Bahar Yorgunluğuna Karşı Öneriler


Yorgunluk, neşesizlik, uyuşukluk, bitkinlik, eklem ağrıları, uykuya dalamamak ve uyanamamak gibi şikâyetleriniz varsa bahar yorgunu olma ihtimaliniz yüksek. Uzmanlar yorgunluğun ciddiye alınması gerektiğini hatırlatarak basit önlemlerle bahar yorgunluğu etkilerinin en aza indirilebileceğine dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi Np İstanbul Nöropsikiyatri Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog İhsan Öztekin, “bahar sendromu” olarak da adlandırılan bu durumun çoğunlukla ciddiye alınmadığını belirterek bahar yorgunluğunun kimi zaman bazı kişilerde depresyona kadar götüren sonuçlar doğurabildiğini söyledi.

Uyum çabası kaygı yaratabiliyor
“Bahar yorgunluğu olarak başlayıp sonradan bahar depresyonuna dönen ruh hali, eğer tedavi edilmezse ciddi sorunlara yol açabiliyor. Bahar, doğal olarak değişimi, yeni mevsime adaptasyon sürecini gerektiriyor. Bahar canlanmanın, uyanışın sembolü. Bu yeni sürece uyum çabası insanda kaygı uyandırabiliyor. Bünye kışın yorgunluğundan çıkma, sonra yeni bir harekete geçme ve yeni bir duruma alışmanın zorluğunu yaşıyor. Kış saatinden yaz saatine geçmek bile insanları olumsuz etkileyebiliyor. İnsanlar daha erken kalkmak zorunda ve bu biyoritm açısından önemli. Ayrıca baharda güneşli, aydınlık saatlerin artması, dinlenme ve uyuma süreçlerini olumsuz etkileyebiliyor.”

İşte o belirtiler
Öztekin, bahar yorgunluğunun belirtilerini de şöyle sıraladı. “Bitkinlik, neşesizlik, uyuşukluk, yorgunluk, eklem ağrıları, uykuya dalamamak ve uyanamamak, sürekli sıkıntı hali”

Bahar yorgunluğuna karşı 10 altın öneri
Uzman klinik psikolog İhsan Öztekin, bahar yorgunluğunu yenmek için de şu tavsiyelerde bulundu. Özellikle kıştan bahara geçerken bol vitamin almak gerekiyor. Vücut özellikle B ve C vitaminleri ile potasyuma ihtiyaç duyar.

Günde 3 litre su için.
Alkol kullanıyorsanız mümkün olduğunca azaltın.
Bol bol egzersiz yapın. Hareket edin, 30 - 45 dakikalık yürüyüşler yapın.
Güneşlenin.
Gelecek kaygısını yaşamak yerine sürprizlerin güzel olduğunu düşünün.
Erken kalkmak da bahar yorgunluğunu atmak açısından çok önemli.
Uyku saatine dikkat etmek gerekiyor. Yatmadan önce sıkıntılı konuları aklınızdan uzaklaştırın, hoşunuza giden konuları düşünün. Kendinizi kötü haberlere, uyuşukluğa teslim etmeyin. Silkinin. ‘Ben güçlüyüm, istediklerimi yapabilirim’ derseniz kendi dışınızdaki dünya ile daha kolay başedebilirsiniz. Eğer tekrarlayıcı ve ilerleyici bir enerji kaybı ve bitkinlik sorunu yaşıyorsanız, bu sorunun çözümü için tıbbi yardım isteyin.

12 Mart 2015 Perşembe

İlkbahar Geldi, Alerjiye Dikkat

İlkbahar mevsiminde daha fazla alerji türü rahatsızlıklarının etkili olduğunu ifaden Aile Hekimi Dr. Yalçın Kurak, “Alerjik nezle, astım, konjonktivite (göz alerjisi) alerjik dermatit, egzama, ürtiker, hayati tehlike arz eden anjioodem ve anafilaksidir. Alerji, özellikle polenler bahar dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. Küfler, mite (ev tozu akarları), klimalarda ve özellikle halılarda biriken tozlarda bulunur. İlaç alerjileri, besin alerjileri genelde yiyeceklerde bulunan katkı maddelerinde bu reaksiyonlara neden olur. Evcil hayvanlarda da (kedi, kuş, köpek) ve bu kimyasal alerjinler bulunabilir.

Yine aynı şekilde bağışıklık sistemimiz ile ilgili bazı hastalıklarda bu alerjik reaksiyonların oluşmasını kolaylaştırmaktadır. Alerjik hastalık tipine göre burun akıntısı, burun tıkanıklığı, aksırık nöbetleri, kaşıntı, öksürük, hırıltı, nefes darlığı, deri döküntüleri ve şişmeler görülebilir. Tekrarlayan geçmeyen öksürükler ve nefes darlıkları astıma neden olabileceğinden, burada bebekler çocuklar gebeler ve 65 yaş üstü kişilerin daha dikkatli olması gerekir. Bu belirtiler bazen tekrarlayan sinüzit, iyileşmeyen üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarına, bazen de pnömoni dediğimiz zatüre hastalığına neden olabilir. Özellikle de nefes darlığı durumunda hayati tehlikelere neden olabileceği göz önünde bulundurularak mutlaka bir sağlık kurumuna başvurmaları gerekmektedir” dedi.
Önlem olarak çeşitli tavsiyelerde bulunan Dr. Kurak, “Bahsettiğimiz alerjik reaksiyonlara sebep olabilecek etkenlerden uzak durulması, halıların sık aralıklarla yıkanması ve temizlenmesi, odaların yeterince havalandırılması, klimaların rutin bakımlarının yapılması, polen ve tozlu yerlerden uzak durulması, alerjik reaksiyonların oluşmasını azaltacaktır” ifadelerini kullandı.
http://www.milliyet.com.tr/ilkbahar-da-alerjiye-dikkat-pembenar-detay-genelsaglik-2026483/

10 Mart 2015 Salı

Ruhsal Sorunlar ve Cildimiz

Cildimiz, psikolojik problemlerin aynası olabiliyor. Kendisini ifade edemeyen, sevincini, üzüntüsünü, sıkıntısını içine atanlar, zamanla depresyon, takıntı, kaygı bozukluğu gibi durumlar beden kimyasının bozulma durumuyla karşı karşıya kalabiliyor.
Deri hastalıkları yaygın görülen hastalıklardandır. Deri hastalıklarının en sık görülen türleri atopikdermatit, egzema,sivilce,akne, vitiligo gibi sorunlardır.Ciltte meydana gelen bu tarz cilt sorunları kişinin psikolojik sorunlarının da belirtisi olabiliyor.Özellikle sivilce ve yaraları yolma, psikoloji kaynaklı bir deri hastalığıdır.
Modern çağın problemi olarak görülen stres ve depresyondaki artışa bağlı olarak cilt sorunları da artış göstermiştir.İnsanın en büyük organı olan deri,aynı zamanda iletişim organıdır ve buna bağlı olarak çevreyle olan ilişkileri de düzenler.Yüzümüzün solması, terlemesi,kızarması, tüylerimizin ürpermesi, anlık ruhsal değişikliklerimizin deri yoluyla çevremizdeki insanlara dışa vurum olarak gösterir. Bu yüzden derimize zarar verecek davranışlardan uzak durmalıyız.
Ruhsal sorunlar, bazı deri hastalıklarının belirtilerinin ortaya çıkmasında etken olabilmektedir. Ayrıca cilt hastalıklarının kişilerde psikiyatrik bozukluklara yol açabileceği de bir gerçektir. Özellikle sedef, egzama, vitiligo (ala hastalığı) ve sivilce gibi görünür alanlardaki hastalıklar bireyin sosyal yaşamını büyük ölçüde olumsuz yönde etkilemektedir.
Ergenlik döneminde görülen sivilceler bile gençleri içinden çıkılmaz ruhsal problemlere itebilir.Ruhsal sorunlar yaşayan kişiler gerginliklerini azaltmak için ciltlerine zarar verebiliyorlar.Bu oldukça zararlı bir durumdur.
İnsanların stresli durumlarda en kolay erişebileceği organı deri olduğu için saç ve deri koparma, dudak ısırma ya da tırnak yeme alışkanlığı en sık gördüğümüz belirtiler arasındadır. Birçok kişi küçük kaşıntıyla başlayıp, daha sonra derin oluklar oluşturuncaya kadar abartılı bir şekilde kaşımayı sürdürür.
Kaşıntı yapan sistemik hastalıların listesi ile depresyon ile ilişkili hastalıkların listesi birbirine çok benzer. Mevcut olan ruhsal sorunlar tedavi edilmedikçe cilt problemleri de aynı oranda hız gösterir.Ya da kişide bulunan cilt sorunu tedavi edilmedikçe ruhsal sorunları da artmaya devam eder.
http://www.milliyet.com.tr/derimiz-psikolojimizi-ele-veriyor-pembenar-detay-ruhsagligi-2024083/

6 Mart 2015 Cuma

Menapoz Döneminde Kilo Almamak İçin...


Uzman Diyetisyen Şefika Aydın Selçuk, “Menopoz doğurganlık yeteneğinin kaybolduğu dönemdir. Bütün kadınlar bu özel dönemi yaşarlar. Şişman kadınlarda daha erken olmakla birlikte menopoz yaşı 48-55 olarak belirtilmektedir. Bu dönemde organizmada önemli değişiklikler gözlenir; bunların dışında hormonal değişiklikler gelmektedir. Menopoz döneminde sağlıklı beslenme, düzenli fiziksel aktivite yapma ve ek olarak tıbbi tedavi çok önem kazanmaktadır” dedi.
Menopoz sonrası kadınlardaki en büyük sorunun hızlı kilo alınması olduğunu kaydeden Uzman Diyetisyen Şefika Aydın Selçuk, daha sonra şunları söyledi; “Kimi kadınlar yemek yemekten bağımsız olarak yağlandıklarını hissederler. Bu normal fizyolojinin getirdiği bir yağlanmadır. Daha önce kilo sorunu olmayan kadınlarda da şişmanlık gelişebilmektedir. Östrojen düzeyindeki azalma besin alımını etkiler ve bazal metabolik hızda azalmaya neden olur. Kadınlarda fiziksel aktivite düzeyindeki azalma da bu ağırlık kazanımının daha hızlanmasını sağlamaktadır. Yaşamın bu döneminde düzenli fiziksel aktivite önceliklidir.
İdeal ağırlığın sürdürülmesi, kalp ve kemik sağlığı için önemlidir. Diyabet, kalp ve damar hastalıkları ve kanserden korunmayı sağlar. Bu nedenle menopozdaki kadınların haftada 4- 5 kere 40- 60 dakika düzenli yürüyüş veya sevdikleri spor aktivitelerini yapmaları gerekmektedir.
Menopoz dönemindeki şişman kadınlarda, ağırlık kaybı programları planlanırken kemik mineral yoğunluğu osteoporoz riski düşünülerek diyetin süresine, şekline ve fiziksel aktivitenin yoğunluğuna dikkat edilmesi gereklidir. Şişmanlık ve östrajen düzeyindeki azalma, kan yağ düzeylerini olumsuz etkilemektedir. Kötü huylu ( LDL ) kolesterolde ve trigliserit denilen kan yağ düzeyinde artma, iyi huylu ( HDL ) kolesterolde azalma oluşmaktadır. HDL/ LDL kolesterol oranının bozulması, kardiyovasküler hastalıklar için önemli bir risk faktörüdür. Ayrıca yapılan çalışmalar menopozdaki şişmanlığın tip 2 diyabet oluşumu için de risk faktörü olduğu düşünülmektedir.
Halk sağlığı çalışmaların sonuçları menopoz sonrası kadınlarda, beden kitle indeksi ile meme kanseri arasında pozitif ilişkinin varlığını göstermiştir. Bu nedenle menopozdaki kadınların mutlaka vücut ağırlıklarını hedef tartılarında tutmaları önemlidir.
Menopozda östrojen düzeyindeki azalma ile kadınların kemik kaybı hızlanır, böylece kalsiyum gereksinimi artar. Bu dönemde idrarda kalsiyum atımındaki artış, bağırsaklardan kalsiyumun etkin emilmesindeki azalma ve diyet ile yeterli kalsiyumun alınmaması, kemik kaybının nedenlerindendir.
Menopoz sonrası sağlığın korunması ve kaliteli yaşam için, diyet ve yaşam şeklinin önemli olduğu bilinen bir gerçektir. Araştırmaların sonuçları menopoz sonrası kadınlarda besin gereksinmesinin genç kadınlardan farklı olduğunu göstermektedir. Beslenme programları düzenlenirken kadınlarda bu dönemde oluşabilecek şişmanlık, kalp- damar hastalıkları ve osteoporozu önleyici şekilde diyetlerin hazırlanması gereklidir.

2 Mart 2015 Pazartesi

Sağlığımızın Düşmanları

Ara sıra kullanım ile başlayan bu zararlı maddeler, zamanla bağımlılığa neden olmakta ve pek çok hastalığı da beraberinde getirebilmektedir. Memorial Ataşehir Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı, “1-7 Mart Yeşilay Haftası” öncesinde sigara ve Alkolün sağlığa zararları hakkında bilgi verdi.


Yarattığı riskleri bilin

Sigara ve alkol tüketimi bağışıklık sistemini zayıflatan ve hastalıklara karşı savunmasız bırakan başlıca nedenlerdir. Daha uzun ve sağlıklı bir yaşam süresi için bu zararlı ikiliyi hayatınızdan çıkarmanız gerekiyor.

Sigara diyabetten kansere pek çok hastalığa yol açıyor

Çalışmalar, sigaraya erken yaşta başlamanın hastalıklar oluşması açısından en önemli nedeni olduğu göstermektedir. Sigara tüketimi başta akciğer, ağız, pankreas olmak üzere birçok kanser türünün en önemli sebebidir. Sigara içmek, vücudun insülin salgılamasını yok ederek zamanla şeker hastalığına yol açabilmektedir.

Kadın ve erkek için en önemli risk kaynağı

Düzenli sigara içilmesi, deri yapısını bozmakta ve kırışıklıklara yol açmaktadır. Sigara içen kadınlarda, beklenenden 5-10 yıl daha erken menopoz görülebilmektedir. Bu, kemiklerin erken erimesine neden olur. Yine sigara içen kadınlar içmeyenlere göre 4 kat daha fazla rahim kanserine yakalanma riski taşımaktadır. Sigara aynı zamanda hem erkek hem de kadının çocuk sahibi olamama riskini 3 kat artırmaktadır.

Sigara akciğeri, alkol karaciğeri harap ediyor

Sigara; akciğer, meme, pankreas ve kolon kanseri riskini artırmaktadır. Alkol tüketimi de karaciğer hücrelerinde yağlanmaya, siroz hastalığına sebep olabilmektedir. Dışarıdan gelecek zararlı maddeleri zararsız hale getirmeye uğraşan karaciğer, alkolü zararsız hale getirmek için fazla çalışır ve zamanla yorularak görevini yerine getiremez duruma gelebilir.


Kalp sağlığının iki düşmanı alkol-sigara

Sigara, kan basıncında artışa, solunum yetersizliklerine, kanda pıhtılaşma eğilimine, iyi kolesterol seviyesinin düşmesine, damar sertliğine yol açarak kalp sağlığını tehlikeye sokar. Yine alkolde kalp sağlığının düşmanlarından biridir. Alkol tüketimi kalp ve cilt damarlarını genişletir, kalbin çalışma hızını artmasına, kan dolaşım düzenini bozmaya, damarların sertleşmesine, tansiyonun artmasına sebep olabilmektedir.

Alkol bir çeşit uyuşturucudur

Alkolün fazla tüketimi ile zihni bulandırarak sağlıklı düşünememeye sebep olmaktadır. Alkol sinir hücrelerine de etki eder. Sinir hücreleri, alkole karşı hassastır ve zamanla zedelenerek el titremeleri, tikler, felçler oluşabilir. Aşırı tüketim fiziksel sağlığın bozulmasını da beraberinde getirir. Böbrek iltihaplarına, bağırsak ishallerine, mide hastalıklarından olan gastrit ve ülsere sebep olabilmektedir.

Bırakamıyorsanız doktorunuza başvurun

Sigara ve alkol, fiziksel sağlığın yanında ruhsal sağlığı da olumsuz yönde etkiler ve zamanla maddi kayıp ile de zarar verir. Yaşınız kaç olursa olsun ya da uzun yıllardır tüketiyor olun sigara ve alkolü bırakmak için hiçbir zaman geç değildir. Sigara ve alkolü bırakmayı kendiniz başaramıyor, yardıma ihtiyaç duyuyorsanız bu konuda doktorunuza danışmaktan çekinmeyin.