26 Eylül 2018 Çarşamba

GIDA BAĞIMLILIĞI


Alkol, sigara ve madde bağımlılığı en sık duyduğumuz bağımlılıklardır. Ancak günümüzde en az bunlar kadar zararlı bağımlılıklar da var. Günümüzde artan obezite, aslında yanlış beslenmenin ve yanlış gıda tercihlerinin de ne kadar artığını göstermektedir. Bu nedenle şekerli ve yağlı gıdalara da bağımlı olunabileceği düşüncesi yaygınlaşmaktadır.



Alkol, sigara ve uyuşturucu gibi maddeler beyinde dopamin ve seratonin salgılatarak, bağımlılık mekanizmasını harekete geçirirler. Karbonhidrat ve yağ içeriği yüksek gıdalar ve basit şekerler de aynı mekanizma ile bağımlılığa sebep olabilmektedir. Sonucunda da durdurulamayan yağlı ve şekerli gıda tüketimi meydana gelmektedir.

Vücudumuzda doğal yollarla da salgılanmakta olan seratonin, kişiyi huzurlu ve iyi hissettirir, dopamin ise vücutta canlılık hissini oluşturmaktadır. Karbonhidrat ve basit şekerden zengin veya yüksek oranda yağ içeren gıdalar tükettiğimizde vücutta seratonin ve dopamin salınımı artmaktadır. Bu nedenle kişiler çikolata, cips, şekerli yiyecek veya içecekleri tükettiklerinde daha mutlu hissettiklerini düşünerek, mutsuz veya gergin oldukları dönemlerde bu gıdalara ihtiyaç duyarlar ve bu aşamada bağımlılık oluşmaya başlar.

Bu hormonlar aynı zamanda tatmin duygusu ile ilişkilidir. Beyindeki dopamin salınımından sonra ciddi şekilde mutluluk ve tatmin olma hissi oluşur. Bu hissin sonunda ise “düşüş” olarak tarif edebileceğimiz bir yoksunluk hissi oluşmaya başlar. Bu yoksunluk hissinin oluşmaması için daha fazla maddeye-gıdaya ihtiyaç duyulur ve bu şekilde bir kısır döngü meydana gelir. Kişi artık tatmin olabilmek için daha sık bu gıdalara başvurmaya başladığında beyinden salgılanan bu hormonları taşıyan sinir uçlarında aşırı yükleme sebebi ile harabiyet başlar. Bu nedenle kişiler daha fazla gıdaya ihtiyaç duyar ve bu sınır git gide yukarı çıkar.

Eğer bir yiyeceği neredeyse her gün tüketiyorsanız, yemediğiniz zaman işinize odaklanamıyorsanız veya huzursuzluk hissediyorsanız siz de bu yiyeceğe karşı olan bağımlılığınızı sorgulamalısınız. Bu gibi durumlarda gıda bağımlılığından kurtulmak için, sigara ve alkol bağımlılıklarında da olduğu gibi bu besinlerden uzak kalarak bağımlılık ortadan kaldırılabilmektedir. Bağımlılık yapmış olan gıdalardan uzak kalındığı süre boyunca, seratonin seviyelerini dengeleyebilecek, keten tohumu, kinoa, hindi, tavuk, yumurta, balık, maş fasulyesi, kuruyemişler, zencefil, tarçın, brokoli, elma, erik gibi besinler ve dopamin seviyelerini dengelebilmek için ise dana eti, susam, avokado, sarımsak, kakao gibi besinler beslenme planına eklenebilir.

Mora Terapi yöntemi ile yapılan tüm bağımlılık terapilerinde olduğu gibi kişinin özellikle düşkün olduğu gıdalardan alınan frekans bilgileri ile kişinin vücudunda bu gıdalara karşı isteksizlik oluşturulur. Bu şekilde kişinin bu gıdalardan uzak kalması ciddi boyutta kolaylaşmış olur. Aynı zamanda yapılan genel bir frekans temizliği ve detoks sayesinde de vücutta şimdiye kadar bu besinler yüzünden meydana gelmiş olan harabiyet ortadan kalkmaya başlar ve kişi bedensel-ruhsal-zihinsel boyutta eskisinden daha sağlıklı ve zinde hisseder. 

19 Eylül 2018 Çarşamba

TİP2 DİYABET İÇİN NELER YAPILABİLİR?


Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet, vücutta kan şekerini düzenleyen hormonlardan olan insülinin yetersizliği veya vücudun salgılanan insülini etkili kullanamaması sonucunda oluşan kan şekerindeki kontrolsüz yükselmelere denmektedir. Zamanında önlem alınmadığı veya kan şekerinin kontrol edilmediği durumlarda diyabet, şeker yüksekliği ile birlikte şekerin toksik etkilerinin özellikle damarlar üzerinde gösterdiği olumsuz etkilerle başta gözler, böbrekler, sinir uçları, kalp ve beyin damarları ve bacak damarları gibi pek çok organımızda ve dokumuzda kalıcı hasarlar oluşturabilmektedir.

Tip 2 diyabetin ortaya çıkmasındaki etmenler; kalıtım, şişmanlık, gebelik, uzun süreli ilaç kullanımı, enfeksiyonlar, fiziksel – psikolojik travmalar ve bazı pankreas hastalıklarıdır.



Son zamanlarda tüm Dünya’ da ve Türkiye’de artış gösteren obezite diyabet oluşumundaki en önemli risk faktörlerinden biridir. Özellikle karın çevresindeki yağlanma insülin direnci oluşumunu tetiklemektedir. Bu nedenle, diyabetin önlenmesinde, kontrol altına alınmasında, ilerlemesi durumunda oluşabilecek sorunların önüne geçebilmek ve yaşam kalitemizi artırabilmek adına kilo kaybı şarttır.

Sağlıklı beslenme davranışlarını ve düzenli egzersizi yaşam tarzı haline getirebilmek esastır. Genel beslenme kurallarından kısaca bahsetmek gerekirse; basit şekerden kesinlikle uzak durulmalıdır. Kan şekerinde ani dalgalanmalara sebebiyet verebilecek, glisemik indeksi yüksek gıdalar ve paketli ürünler kesinlikle tüketilmemelidir. Meyveler tavsiye edilen miktarlarda ve saatlerde tüketilmelidir. Doğru pişirilen veya doğru servis edilen sebzeler ve et-tavuk-balık gibi protein grubu besinler beslenme planına dahil edilmelidir. Ceviz, fındık, badem gibi kuruyemişler ve zeytinyağı gibi sağlıklı yağların ve yoğurt-kefir gibi probiyotik içerikli süt ürünlerinin diyete eklenmesi önerilmektedir. Probiyotik kullanımı, omg 3 takviyesi, Dvitamini takviyesi bu süreçte en büyük destekçileriniz olacaktır.

Mora terapi ile insülin hormonu ile hücre yüzeyindeki insülin reseptörlerinin etkileşiminin gerçekleştiği ortamın temizlenmesi-detoksifikasyonu gerçekleştirilmektedir. Bu sayede hücreler insüline karşı daha duyarlı hale gelmekte ve insülinin kullanılabilirliği artmaktadır. Bu konuda daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır ancak, Mora Terapi ve doğru beslenme kombinasyonu ile gerek metabolik belirteçlerde önemli düzelmeler gerekse de sübjektif iyilik hali belirgin şekilde artmaktadır. Doğru beslenme için ise yapılabilecek Mora Terapi kilo seansları ile yeni beslenme düzenine uyum kolaylaşarak, tedavi süreci hızlanabilmektedir. 

12 Eylül 2018 Çarşamba

KİLO VERİRKEN EN BÜYÜK DESTEKÇİNİZ: MORA TERAPİ!

Günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde aşırı kilo kazanımı ve vücut yağlanması gibi problemlere sık sık rastlanmaktadır. Vücudun yağlanması hatta ilerlemesi sonucunda oluşan obeziteye neden olan etmenler tam olarak açıklanamamakla birlikte aşırı ve yanlış beslenmeyle birlikte fiziksel aktivite yetersizliği, temel nedenler olarak kabul edilmektedir.

Günümüzde, yağ ve şeker içeriği oldukça yüksek olan yiyecek ve içeceklerin daha kolay ulaşılabilir olması bu tarz besinlerin tercih edilebilirliğini artırmaktadır. Aynı zamanda günümüz teknolojisindeki gelişmeler, yaşamı kolaylaştırmakla birlikte, günlük hareketleri önemli ölçüde sınırlamıştır. Hareketsiz yaşam, düzensiz öğünler, yanlış besin tercihleri, su yerine şekerli içeceklerin tüketilmesi sonucunda bedenimizin yağlanıyor olması beklenen bir sonuçtur…

Herkesin bir düşkünlüğü vardır. Kimimiz kahvesiz olmaz, çaysız yapamam der, kimimiz hamur işi görünce kendime engel olamıyorum der, büyük bir çoğunluğumuz da şekerli gıdalara karşı koyamamaktan yakınır. Aşırı karbonhidrat ve glisemik indeksi yüksek gıdaların kontrolsüz tüketimi sonucunda kan şekerinde dalgalanmalar meydana gelir. Ani yükselen kan şekeri aniden düşerek erken acıkmanıza sebebiyet verir. Aynı zamanda bozulan insülin salımı sonucunda da yağ yapımı hızlanır ve alınan şeker ve karbonhidratların fazlası yağ olarak depolanmaya başlar. Şekerden ve karbonhidrattan zengin beslenme tarzı son derece yanlıştır.

Mora Terapi ailesi olarak mucize kilo verme kürleri veya detoks suları gibi moda diyet akımlarını son derece sağlıksız buluyoruz ve kesinlikle desteklemiyoruz. Mora Terapinin amacı uygulanan 3 aylık protokol boyunca sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırmakla birlikte su tüketimini ve günlük aktiviteleri artırarak sağlıklı ve kalıcı kilolar verebilmektir. Sağlıklı alışkanlıkların oluşabilmesi için 3 ay yeterli bir süredir.

Mora Terapi yöntemi ile yapılan metabolik sendrom, diyabet, geçirgen bağırsak sendromu gibi terapilerden elde edilen bilgiler ve sonuçlar ışığında Mora Terapi kilo verme terapileri geliştirilmiştir. Kilo verme terapilerinde kalıcı başarılar elde eden tamamlayıcı tıp yöntemi Mora Terapi, herhangi bir yan etkiye yol açmadan, vücudumuzdaki doku ve sistemler arasındaki iletişimin frekanslar yardımıyla gerçekleştiğinden yola çıkmaktadır. Her seansta genel frekans temizliği yapıldığından, tansiyon, kolesterol veya kan şekeri ile ilgili problem yaşayan danışanlarımızda ciddi düzelmeler gerçekleşmektedir. Ayrıca, frekans temizliği sayesinde vücutta birikmiş olan toksinler de vücuttan uzaklaştırılmış olur.

Mora Terapi yöntemi ile yapılan kilo terapilerinde, iyileştirmeye her zaman bağırsaklardan başlanır. Kaliteli bağırsak florası, iyi çalışan bağırsakları ve sağlıklı vücut fonksiyonlarını beraberinde getirir. Mora terapi seanslarında ve seanları takiben verilen diyet protokolünde bağırsak florasındaki dengeler gözetilerek temizleme işlemi gerçekleştirilir. Seans sonrasında verilen diyet protokolünden kısaca bahsedecek olursak; sebze, protein ve sağlıklı yağlar içeren, basit şeker içermeyen, karbonhidratların ve meyvelerin de kullanılabilir miktarlarının belirtildiği, bağırsak sağlığını destekleyen sağlıklı bir beslenme planıdır. Serbest olan yiyeceklerde miktar sınırlaması yoktur. Bol su ve fiziksel aktiviteyi de desteklemektedir.

Kilo verme seanslarında, bağırsak terapisinin yanında, bağırsak sağlığını bozacak ya da danışanın özellikle bağımlısı olduğunu düşündüğü yüksek şeker, karbonhidrat ve yağ içerikli gıdalar tüplere koyularak cihaza yerleştirilir. Tüplerden alınan frekanslarla, bağımlılık terapilerinde de kullandığımız gibi vücuttan silme işlemi gerçekleştirilerek bu besinlere karşı isteksizlik oluşturulur. Bu şekilde verilen beslenme protokolüne uyum büyük oranda kolaylaşır. Kişi isteksizlik oluşturulan gıdalara karşı yoksunluk hissetmeden, diyet yapıyorum psikolojisine girmeden kolaylıkla kilo vermeye başlar. Titizlikle uygulanan protokol ve düzenli alınan Mora Terapi seansları sonrasında kişi sağlıklı beslenme alışkanlıklarını yaşam tarzı haline getirmiş olur.

Mora Terapi ile 5+1 seans şeklinde uygulanan 3 ay izlem süreci olan kilo verme protokolümüzde amaç, protokol süresince 12-15 kg kaybetmektir. Bu kayıp 3 ay için ideal bir kilo kaybıdır. Ancak protokol süresince verilebilecek kilo, kişinin metabolizması, yaşı, cinsiyeti, fiziksel aktivite durumuna göre değişebilmektedir. İlk 3 seans genellikle 3-4 gün aralıklarla verilmekte, geri kalan seanslar ise 1-2 hafta hatta 1 ay aralıklarla verilebilmektedir. Seans sayıları ve aralıkları kişinin vermesi gereken kiloya göre veya kilo verme hızına göre değişebilmektedir.

Kısacası Mora Terapinin amacı, danışanın sağlıklı şekilde kilo vererek ideal kilosuna ulaşmasını sağlamaktır. Kişi protokol süresince bedenindeki iyi yöndeki değişimleri fark ederek motive olur. Uykuları düzene girer, sabahları daha enerjik güne başlar, duygu durumu düzenlenir… Mora Terapi ile iyi hissederek zayıflayın. Unutmayın ki Mora Terapi kilo vermek isteyenlerin de en büyük destekçisi!