Halk
arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet, vücutta kan şekerini
düzenleyen hormonlardan olan insülinin yetersizliği veya vücudun salgılanan
insülini etkili kullanamaması sonucunda oluşan kan şekerindeki kontrolsüz yükselmelere
denmektedir. Zamanında önlem alınmadığı veya kan şekerinin kontrol edilmediği
durumlarda diyabet, şeker yüksekliği ile birlikte şekerin toksik etkilerinin
özellikle damarlar üzerinde gösterdiği olumsuz etkilerle başta gözler, böbrekler,
sinir uçları, kalp ve beyin damarları ve bacak damarları gibi pek çok
organımızda ve dokumuzda kalıcı hasarlar oluşturabilmektedir.
Tip 2
diyabetin ortaya çıkmasındaki etmenler; kalıtım, şişmanlık, gebelik, uzun
süreli ilaç kullanımı, enfeksiyonlar, fiziksel – psikolojik travmalar ve bazı
pankreas hastalıklarıdır.
Son
zamanlarda tüm Dünya’ da ve Türkiye’de artış gösteren obezite diyabet
oluşumundaki en önemli risk faktörlerinden biridir. Özellikle karın çevresindeki
yağlanma insülin direnci oluşumunu tetiklemektedir. Bu nedenle, diyabetin
önlenmesinde, kontrol altına alınmasında, ilerlemesi durumunda oluşabilecek
sorunların önüne geçebilmek ve yaşam kalitemizi artırabilmek adına kilo kaybı
şarttır.
Sağlıklı
beslenme davranışlarını ve düzenli egzersizi yaşam tarzı haline getirebilmek
esastır. Genel beslenme kurallarından kısaca bahsetmek gerekirse; basit
şekerden kesinlikle uzak durulmalıdır. Kan şekerinde ani dalgalanmalara
sebebiyet verebilecek, glisemik indeksi yüksek gıdalar ve paketli ürünler
kesinlikle tüketilmemelidir. Meyveler tavsiye edilen miktarlarda ve saatlerde
tüketilmelidir. Doğru pişirilen veya doğru servis edilen sebzeler ve
et-tavuk-balık gibi protein grubu besinler beslenme planına dahil edilmelidir. Ceviz,
fındık, badem gibi kuruyemişler ve zeytinyağı gibi sağlıklı yağların ve
yoğurt-kefir gibi probiyotik içerikli süt ürünlerinin diyete eklenmesi önerilmektedir.
Probiyotik kullanımı, omg 3 takviyesi, Dvitamini takviyesi bu süreçte en büyük
destekçileriniz olacaktır.
Mora terapi
ile insülin hormonu ile hücre yüzeyindeki insülin reseptörlerinin etkileşiminin
gerçekleştiği ortamın temizlenmesi-detoksifikasyonu gerçekleştirilmektedir. Bu
sayede hücreler insüline karşı daha duyarlı hale gelmekte ve insülinin
kullanılabilirliği artmaktadır. Bu konuda daha çok çalışmaya ihtiyaç
duyulmaktadır ancak, Mora Terapi ve doğru beslenme kombinasyonu ile gerek
metabolik belirteçlerde önemli düzelmeler gerekse de sübjektif iyilik hali
belirgin şekilde artmaktadır. Doğru beslenme için ise yapılabilecek Mora Terapi
kilo seansları ile yeni beslenme düzenine uyum kolaylaşarak, tedavi süreci
hızlanabilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder