Aşırı fiziksel, zihinsel ve duygusal stres bizim bağışıklık sistemimizi yıpratır ve zayıflatır. Zayıf bağışıklık sistemi demek de kansere ve diğer hastalıklara karşı davetiye çıkarma açısından önemli bir faktördür. Bilimsel çalışmalar bol kahkahanın bağışıklık sistemi üzerinde ani ve etkili bir güçlendirici etkisi olduğunu çoktan kanıtlamış durumda. Hatta Japonya'da, kahkaha sonrasında yapılan analizlerde, doğal öldürücü adı verilen hücreleri uyaran 14 genin birden aktive olduğu saptandı.
“Her işin başı sağlık.” sözüyle
birlikte bir başka bir sözü de kullanmamız gerek “Her şeyin başı moral.” Ruh ve beden sağlığını birlikte düşünmeli ve
değerlendirmeliyiz. Bedenimizde oluşan sorunlar ruh sağlığımızı ve psikolojik
durumumuzu bozabilir. Ruh sağlığımızda meydana gelen değişimler de bedenimizi
etkileyebilir. Özellikle fiziksel hastalıklar kişinin hayata karşı uyumunu
bozar. Bu tip hastalar alıştığı şekilden farklı yaşamak zorunda kalır. Hastalık
ister hafif ve geçici olsun isterse ağır ve kronik olsun hastayı ve ailesini
olumsuz etkileyebilir. Özellikle kronik hastalığı olan kişilerin yaşam
şekillerinin eskiye göre oldukça fazla değişim göstermesi normal.
Biraz da hastanın dışarıyla ve kendisiyle olan ilişkisini ele alalım. Herhangi bir hastalığının olduğunu öğrenen kişi öncelikle doğal olarak büyük bir üzüntü yaşar. Bu hepimiz için geçerli hâliyle. Kişi çevresindekilere bu duygularını belli etmemeye çalışır, insanlarla iletişimini azaltır ve yalnızlık hissetmeye başlar. Bu şekilde devam ederse hastanın duyguları bir süre sonra yoğunlaşmaya başlar ve kişi yalnızlık hissine kapılabilir. Hastalığın teşhis edilmesiyle inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme aşamaları yaşanır. Bu süreçte kişi, hastalığa karşı duygusal ve davranışsal tepkiler gösterebilir. Hastanın verdiği tepkiler hastalığın çeşidine, kişinin hastalık algısına, hastanın karakter yapısına ve psiko-sosyal ortama göre değişir. Kronik hastalığı olduğunu öğrenen kişilerin ilk hissettiği duygulardan birisi öfke olur. Bu durum normal ve olması gereken bir süreçtir.
Sonuç olarak bilim dünyasında da gülümsemenin ve moralli olmanın insan biyolojisi üzerinde olumlu bir rolü olduğu kabul ediliyor. Mesela kuvvetli bir kahkaha endorfin salgımızı yükseltiyor, stres hormonu olarak bilinen kortizon ve adrenalin düzeylerini düşüyor. Gülümsemeyi başardığınızda kızgınlık, endişe, depresyon ve stres düzeylerinde azalma görülüyor, dayanma ve direnme gücü artıyor. Hatta daha da ileri giderek, kimi araştırmacılar, gülmek ile kanser hücrelerinin çoğalmasını engelleyen sitokin ve interferon benzeri maddelerin salınımı arttığını ileri sürüyor. Lütfen yüzünüzden gülümseme eksik olmasın!
Biraz da hastanın dışarıyla ve kendisiyle olan ilişkisini ele alalım. Herhangi bir hastalığının olduğunu öğrenen kişi öncelikle doğal olarak büyük bir üzüntü yaşar. Bu hepimiz için geçerli hâliyle. Kişi çevresindekilere bu duygularını belli etmemeye çalışır, insanlarla iletişimini azaltır ve yalnızlık hissetmeye başlar. Bu şekilde devam ederse hastanın duyguları bir süre sonra yoğunlaşmaya başlar ve kişi yalnızlık hissine kapılabilir. Hastalığın teşhis edilmesiyle inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme aşamaları yaşanır. Bu süreçte kişi, hastalığa karşı duygusal ve davranışsal tepkiler gösterebilir. Hastanın verdiği tepkiler hastalığın çeşidine, kişinin hastalık algısına, hastanın karakter yapısına ve psiko-sosyal ortama göre değişir. Kronik hastalığı olduğunu öğrenen kişilerin ilk hissettiği duygulardan birisi öfke olur. Bu durum normal ve olması gereken bir süreçtir.
Sonuç olarak bilim dünyasında da gülümsemenin ve moralli olmanın insan biyolojisi üzerinde olumlu bir rolü olduğu kabul ediliyor. Mesela kuvvetli bir kahkaha endorfin salgımızı yükseltiyor, stres hormonu olarak bilinen kortizon ve adrenalin düzeylerini düşüyor. Gülümsemeyi başardığınızda kızgınlık, endişe, depresyon ve stres düzeylerinde azalma görülüyor, dayanma ve direnme gücü artıyor. Hatta daha da ileri giderek, kimi araştırmacılar, gülmek ile kanser hücrelerinin çoğalmasını engelleyen sitokin ve interferon benzeri maddelerin salınımı arttığını ileri sürüyor. Lütfen yüzünüzden gülümseme eksik olmasın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder