Zevk aldığınız ve sizin için önemli olan aktiviteleri terk ettiğimiz ve/veya yaparken zevk almadığımız, umutsuzluk, karamsarlık, çökkünlük, üzüntü, endişe, kaygı ve korkularla beraber seyreden, iştah ve uyku ritmimizin azalma veya çoğalma yönünde bozulduğu, kendimizi son derece çaresiz, değersiz hissettiğimiz, olumsuz düşünceler içinde dalgalandığımız duygu durum bozuklukları bazı uluslararası tanı kriterleri ile örtüştüğünde koyduğumuz tanıların genel adı depresyondur. Ancak her benzeri tablo depresyon olarak tanımlanamaz ve bir depresyondan bahsedebilmemiz için bu belirtilerin bazılarının en az iki (2) hafta süreyle devam etmesi gerekir.
Modern Dünya, insanları “sağlıklılar” ve
“hastalar” olarak ikiye ayırır. Konu fiziksel sağlık olunca masum olan bu
ayrım, konu ruhsal sağlık olduğunda çok daha büyük bir önem alır. Neden? Çünkü
kimin “normal” kimin “sağlıklı” olduğunu söylemek aynı zamanda bir ölçüde hangi
davranışların “normal ve kabul edilebilir” hangilerinin ise “hastalıklı ve
kabul edilemez” olduğunu söylemek anlamına gelir. Yani toplumsal normaller, bir
tür davranışı ve o davranışı gösteren insanı, duruma ve zamana göre sağlıklı
veya hastalıklı atfedebilir.
İnsanın
içindeki en engellenemez dürtü, “Hayatta Kalmak”tır. Bu o kadar kuvvetlidir ki,
bazen genetik mirasımız direksyonu ele geçirir ve kontrol bizden çıkar. Bunun
en basiti, çok iğrenç görünümlü bir yemekle veya bizi korkutan bir hayvanla
karşılaşmaktır. Biz akıllı zihnimizle her ne kadar “bundan iğrenmeyeceğim” veya
“bundan korkmayacağım” desek de etkimiz sınırlıdır.
Baş ağrısı, migren, baş dönmesi, eklem
ağrıları, mide-bağırsak problemleri gibi. Kişinin şikayetleri hep fizikseldir,
hep ağrılardan yakınır ama tüm bunların sebebi altta yatan depresyondur. Ancak
kişi depresyonunu, bilinçsiz olarak konuşması daha kolay olan belirtilerle
yaşar ve ifade eder. Grip ile mücadele ederken çalışmak zorunda olduğunuzu
düşünün. Kafanızda baskı var, vücudunuz ağrıyor ve tek yapmak istediğiniz uyumak.
Ancak yeni müşterilerle görüşüp iyiymiş taklidi yapmanız gerekmektedir.
Depresyon üzüntü ya da derin üzüntü
değildir. Üzüntü bir duygudur, depresyon ise bir hastalıktır. Bütün duygular
biz insanlar içindir. Yine de bazı duygular olumsuz duygular olarak kabul
edilir ve kişi bu duygulardan kaçmaya çalışır ancak bu pek doğru bir tutum
değildir. Olumsuz duygu yoktur, her duygunun belirli bir işlevi vardır. Ancak
bu duyguların uzun bir süre boyunca aşırı yoğunlukta yaşanması doğal değildir
ve doğal olmayan birçok durum gibi bizi rahatsız eder. Uzun süren çok yoğun
üzüntü gibi uzun süren çok yoğun neşe, coşku da kişiye zarar verir.İşte bu
noktada bir hastalıktan bahsedebiliriz.
Bütünsel tıpta modern çözümler üreten
Mora Terapi; duygu durum değişikliklerine karşı da oldukça etkili. Buna örnek
olarak Bach Çiçekleri tedavisini gösterebiliriz. Mora Terapi cihazları
homeopatik ilaç frekanslarını kullanabilen cihazlardır. Bach çiçekleri terapisi
ve renk terapileri de bu şekilde uygulanan terapilerin başında gelmektedir.
Çocukluk, ergenlik, yaşlılık dönemi de olmak üzere her yaş grubunda
kullanılabilmektedir.
Ünlü tıp doktoru İngiliz
Dr. Edward Bach’in çiçeklerin iyileştirici özellikleri üzerine
yaptığı çalışmalar sonucu geliştirilen Bach Çiçekleri Terapisi’nin kişilerin duygu
durumlarının düzeltilmesinde oldukça etkilidir. Enerji alanındaki korkuya,
sinirliliğe ya da agresif olmaya yol açan duygu tıkanıklıklarını açan Mora
Terapi Bach Çiçekleri Terapisi, söz konusu durumlara yol açan frekansları
temizleyebilmektedir. Bach Çiçekleri terapilerinde olduğu gibi renk terapileri de
enerji durumunun dengelenmesini sağlayarak kayda değer sakin ve mutlu bir hal
sağlamaktadır. Ve tüm bu tedavi yöntemleri yan etki barındırmıyor.
Sizi üzgün görmek asla istemeyiz. 😊 Mutlu
haftalar!