24 Nisan 2021 Cumartesi

Glutensiz Beslenmenin Bilmeniz Gereken Faydaları

 


Glutensiz Beslenmenin Bilmeniz Gereken Faydaları

 

Bir glüten alerjiniz varsa, yalnız değilsiniz. Örneğin Amerika’da 3 milyon’dan fazla Türkiye’de ise 500.000’den fazla çölyak hastalığına sahip kişi var ve bunların % 80'i teşhis edilmemiş durumda.

 

Glüten alerjileri şu şekilde işler; Vücut glüteni düzgün şekilde sindiremediğinde sindirim sisteminize ve bağırsaklarınıza zarar verir. Bağırsaklarınız, genel sağlığınıza açılan kapıdır ve ana görevi, vücudunuzun çalışması için ihtiyaç duyduğu temel besinleri sağlamaktır. Aşırı glüten bağırsağa zarar verebilir ve bu da diğer kronik sağlık sorunlarına neden olabilir.

Glutensiz diyetlerin popülaritesinin artmasının nedeni budur. Glutensiz bir diyet, her tür buğday, çavdar ve arpa dahil olmak üzere protein glüten içeren yiyeceklerin tüketilmemesini gerektirir. Yani çoğu ekmek, makarna, tahıl, unlu mamuller olmak üzere pek çok paketlenmiş gıdadan da kaçınmak demektir.

Glüten intoleransınız olmasa bile, glütensiz beslenmenin sağlığa çok sayıda faydası da olduğunu unutmamak gerekir. Bizce denemeye mutlaka değer.

 

Glutensiz Beslenmenin Faydaları

Sindirimi iyileştirir rahatlatır

Bazı insanlar için, alerjileri olmasa bile glütenin düzgün bir şekilde sindirim sisteminde parçalanması zor olabilir. "Glüten diyetten çıkarıldığında, gaz, şişkinlik ve hazımsızlık gibi semptomlar iyileşebilir" diyor DNM, CNS ve Ancient Nutrition'ın kurucusu Dr. Josh Axe. "Bağırsaktaki iltihaplanma da iyileşebilir, bu da vücutta çeşitli semptomlara neden olabilen sızdıran bağırsak sendromu gibi sorunlara karşı daha iyi bir şekilde koruma anlamına gelir."

 

Kan şekerini dengeler ve iştahı kontrol eder

Green Chef'de RD olan Gabby Geerts, vücudumuzun lif ve B vitamini gibi tahıllarda bulunan besin maddelerine ihtiyaç duyduğunda kinoa ve karabuğday gibi mükemmel glütensiz seçenekleri tüketmenizin sağlığınız için faydalarının çok olduğunu söylüyor. Bunlar lif ve protein bakımından çoğu tahıldan daha yüksektir, bu da kan şekeri seviyelerinin dengelenmesine ve daha uzun süre tokluğun korunmasına yardımcı olur.

Böylelikle daha az işlenmiş yiyecekler yemenize yardımcı olur (ve hatta kilo kaybına neden olabilir)

Glüten birçok yüksek kalorili atıştırmalıkta ve sağlıksız karbonhidratta bulunduğundan, onu ortadan kaldırmak sizi daha besleyici bir yöne yönlendirir.

 

Dr. Ax, “Kaliteli etler, sebzeler, meyveler, kuruyemişler ve balıklar, genel diyetinizin kalitesine bağlı olarak potansiyel olarak kilo kaybına neden olabilir ve metabolik sağlık ve kan şekeri yönetimi için de faydalı olabilir” diyor. "Ayrıca un ve şekerle yapılan paketli atıştırmalıkların aksine, daha az karbonhidrat isteği ile baş ettiğinizi ve glütensiz bütün yiyecekleri yerken daha tok hissettiğinizi fark edebilirsiniz.

 

Beslenme konusunda daha bilinçli olmanızı sağlar

LDN RD'den Amy Davis, "Glutensiz beslenmek sizi hazır gıdaların etiketlerini okumaya ve gıda içerikleri konusunda daha bilinçli olmaya zorlar diyor. Unutmayın çoğu zaman, yiyecek seçimlerinizin daha fazla farkında olmak, daha iyi seçimler yapmanıza neden olur.

 

Hastalıklarla savaşmaya yardımcı olabilecek daha fazla antioksidan sağlar

Glutensiz bir diyet doğal olarak daha fazla antioksidan sağlar. Glutenden kurtulduğunuzda, işlenmiş yiyeceklerin çoğundan da kurtulmuş olursunuz. Dolayısıyla yeme ihtiyacı duyduğunuzda daha fazla zaman taze yiyecekler yiyeceksiniz.

MS Brenda Braslow, taze, daha az işlenmiş gıdaların kalp hastalığı, diyabet ve kanser gibi hastalıklarla savaşmamıza yardımcı olabilecek daha fazla fitokimyasal ve antioksidan sunduğunu söylüyor.

 

Ruh sağlığınınızı dengeli ve daha iyi hale getirebilir.

Glüten duyarlılığı olan birçok kişi zihinsel sağlık semptomları yaşar.

Sertifikalı Beslenme Uzmanı Dr. Stacie Stephenson, diyetlerinden gluteni çıkardıklarında düzelen veya büyük ölçüde iyileşen klinik depresyon, anksiyete bozukluğu, panik bozukluklar ve hatta şizofreni gibi ciddi rahatsızlıklardan muzdarip hastalar olduğunu söylüyor. Semptomlar sindirim sisteminde olmadığı için, modern tıpta pek çok hekim konuyu gözden kaçırabiliyor ve tedaviler uzuyor, zorlaşıyor.

Beslenme Psikiyatristi ve Beslenme ve Yaşam Tarzı Psikiyatristi Dr. Uma Naidoo da aynı fikirde. Glutensiz diyet, anksiyete belirtilerini iyileştirebilir çünkü gluten intoleransı ve gluten duyarlılığı anksiyete ile ilişkilendirilmiştir.

Çölyak hastalığı, glüten duyarlılığı ile anksiyeteyi ilişkilendiren modern bilimde hala çelişkili söylemler olsada, bazı araştırmalar aralarındaki net bağlantıyı gösteriyor. Bir çalışma, glütensiz bir diyetin ardından bir yıl sonra çölyak hastalığından muzdarip hastaların daha az endişeli olduğunu gösterdi. Naidoo, bir beslenme psikiyatristi olarak klinik uygulamasında her zaman anksiyeteden muzdarip hastaların çölyak hastalığı için test yaptırmalarını veya semptomları azaltıp azaltmadığını görmek için diyetlerinden gluteni çıkarmalarını önermektedir.

 

 

Besin eksikliği problemini önleyebilir

Lisa R. Young, PhD, glutenin kesilmesinin anemiyi ve demir ve kalsiyumun emilim bozukluğundan kaynaklanabilecek osteoporozu önleyebileceğini söylüyor.

 

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromunu iyileştirebilir

Araştırmalar, glüten duyarlılığı ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromu arasında net bir ilişki olduğunu göstermektedir. Bir çalışma, çölyak hastalığı olan kişilerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromu bulunma olasılığının daha yüksek olduğunu ve altı aylık glütensiz beslenmenin semptomlarını iyileştirdiğini buldu. Gluten duyarlılığı ve beyin disfonksiyonunun bağlantılı olmasının kesin nedeni tam olarak anlaşılmamış olsa da, 2005 yılında yapılan bir çalışma, olası davranış bozukluklarının (dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromu gibi) kısmen de olsa, glütenli beslenmekten dolayı beynin belli amino asitlerden yoksun oluşundan kaynaklanabileceği sonucuna varmıştır.

Dr. Naidoo'nun dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromundan muzdarip hastaları için, semptomların düzelip düzelmediğini değerlendirmek üzere üç aylık bir glütensiz diyet denemesi öneriyor.

 

Potansiyel olarak daha sağlıklı bir mikrobiyoma (çünkü daha fazla lif!)

Dr. Naidoo, glütensiz bir diyet uygulayan insanlar, sebzeler, meyveler, kuruyemişler ve baklagiller gibi doğal olarak glütensiz olan lif bakımından zengin bütün yiyecekleri yemeye daha istekli olduklarını söylüyor. Bu lif açısından zengin gıdalardaki çeşitlilik ve bolluk, bağırsak ve genel sağlık için anahtar görevinde biliyorsunuz..

Dr. Naidoo, "Bağırsak mikrobiyomumuzdaki biyolojik çeşitlilik, rengarenk sebzeler ve meyveler gibi yediğimiz yiyeceklerin her birinde bulunan benzersiz polifenollerin biyolojik çeşitliliğinden etkileniyor" diyor Dr. Naidoo. Lif, bağırsağınızda iyi bakterilerin büyümesi için gereklidir (bu, ruh halinizi doğrudan etkiler) ve ayrıca iltihaplanmayı da azaltır. Deniz ürünlerinden veya hayvansal proteinden lif alamazsınız. "

 

İltihabı azaltır

Çölyak hastalığı olan kişilerin glüten yiyemeyeceği iyi bilinse de çölyak olmaksızın da glüten duyarlılığı aslında oldukça yaygındır. Dr. Stephenson, glüten duyarlılığının bir uçta çölyak hastalığının diğer ucunda reaktivitenin olmadığı bir spektrumda var olduğunu açıklıyor. Çoğu insan ikisinin arasında bir yerdedir, bu nedenle gluteni ortadan kaldırmak, iltihaplı reaksiyonlardan gluten yemeye kadar gelen sorunları ortadan kaldırabilir, bununla ilgili bir problemi olduğunun farkında olmayan kişilerde bile.

 

Dr.Stephenson, glutensiz bir diyete kesinlikle bağlı kaldığınız iki ila dört haftalık bir test önermektedir. Bu, glüteni bırakmanın sizi daha iyi hissettirip hissetmediğinize bakmanın iyi bir yoludur.

 

Tüm bu bilgilere ek olarak biorezonans tedavilerinin hem çölyak, hem de glüten intoleransı konusunda iyi bir destek tedavisi olduğu da unutulmamalıdır. Tabi ki tüm diğer mora terapi tedavilerinde olduğu gibi seanslar boyunca veya doktorunuzun size önereceği süreler boyunca glüteni tamamen kesmek ve glütensiz beslenmek şarttır. Bilgi için Mora Terapi doktorlarını arayabilirsiniz.

 

Sağlıklı beslendiğiniz, sağlıkla uzun ömürlü olduğunuz, mutlu günler dileklerimizle

 

Kaynakça:

·         Çölyak Hastalığı Vakfı: "Çölyak Hastalığı Hakkında Bilmeyebileceğiniz 20 Şey"

·         BioMed Research International: "Çölyak Hastalığı ve Otoimmün İlişkili Durumlar"

·         Josh Axe, D.N.M., C.N.S, “Ancient Remedies” kitabının yazarı

·         Uma Naidoo, MD. Beslenme Psikiyatristi, Massachusetts Genel Hastanesi Beslenme ve Yaşam Tarzı Psikiyatrisi Direktörü, “Bu Sizin Gıdalardaki Beyniniz” Kitabı yazarı

·         Psychiatric Quarterly: "Çölyak Hastalığının Nörolojik ve Psikiyatrik Belirtileri ve Gluten Duyarlılığı"

·         Journal of Attention Disorders: "Çölyak Hastalığında DEHB Belirtilerinin Ön Araştırması"

·         Parade.com’dan Kaitlin Vogel’in makalesi, Ocak 2021


8 Nisan 2021 Perşembe

Kronik ağrı neden oluşur nasıl tedavi edilir?



 Kronik ağrı neden oluşur nasıl tedavi edilir?  


Her insan zaman zaman acı ve ağrı çeker. Vücudunuzda birden oluşan ağrı sinir sisteminin size olabilecek yaralanmalara karşı uyarmasına yardımcı olur. Eğer bir yaralanma geçirdiyseniz vücudumuzdaki ağrı sinyalleri beyninize ve omuriliğinize doğru ilerler. İyileşme sürecinde bu ağrının şiddeti azalmaya başlar ancak kronik ağrı bu ağrılardan farklıdır. 


Kronik ağrıda yaralanan bölge iyileştikten sonra bile ağrı sinyalleri beyninize gitmeye devam eder. Bu ağrının süresi değişebilir, birkaç hafta da sürebilir ancak uzun yıllar boyu sürme ihtimali de vardır. Sürekli ağrı çekmek yaşam kalitenizi düşürür, dayanıklılığınızı azaltır, hareket kabiliyetinizi sınırlar ve güç kaybı yaşatır. Günlük hayatınızda yaptığınız bir çok basit işi bile yapmakta zorlanırsınız.




Bir ağrının kronik ağrı olarak tanımlanması için en az 12 hafta bir ağrı süresi geçmesi gerekir. Ağrı oluşan bölgede yanma hissi yaşanabilir, bir anda keskin şiddetli bir şekilde de hissedilebilir veya daha donuk bir ağrı da olabilir. Bakıldığında bir sebep olmadığından da ağrı aralıklı zamanlarda da gidip gelebilir. Bölgeden bölgeye ağrının çeşidi ve şiddeti değişebilir.


Günümüzde en yaygın olarak görülen kronik ağrı türlerinin başında;  baş ağrısı, ameliyat sonrası oluşan, ağrı travma sonrası oluşan ağrı ve bel ağrısı gelmektedir. Bunların dışında nörojenik ağrı; yani sinir hasarının neden olduğu ağrı, kanser ağrısı, artrit ağrısı psikojenik ağrı; yani yaralanma veya sinir hasarının neden olmadığı bir ağrı kronik ağrı olarak tanımlanmaktadır. Bilimsel araştırmalara göre dünya çapında 1,5 milyardan fazla insanın kronik ağrıları var. Yaygın olarak kas çekilmesi veya sırt burkulmaları gibi yaralanmalar kronik ağrıya sebep olur.  Genellikle sinirlerin hasar görmesi sonucu kronik ağrının ortaya çıktığına inanılıyor. Sinirlerin hasar görmesi çekilen ağrıyı daha yoğun ve uzun süreli hale getirir. Bu şekilde yaşanan kronik ağrılarda yaralanma tedavi edilerek ağrı giderilebilir.


Bu durumların dışında kişiler herhangi bir yaralanma yaşamadan da kronik ağrı çekebilirler. Yaralanma olmadığı durumlarda çekilen kronik ağrının nedenleri tam olarak anlaşılamamıştır. Bazı kronik ağrılar şimdi bahsedeceğimiz sağlık sorunlarından da kaynaklanabilir.

Fibromiyalji: Kemiklerde ve kaslarda oluşan yaygın ağrı.

Kronik yorgunluk sendromu, iltihaplı bağırsak hastalığı, rahim duvarı ve rahim dışında oluşan ağrı gibi. 


Her yaştaki insanlar kronik ağrıdan etkilenebilir ancak yaygın olarak en çok yaşlı yetişkinlerde görülür. Yaş dışında kronik ağrı riskini arttırabilecek diğer etkenler; ameliyat olmak, aşırı şekilde kilolu olmak, yaralanmak ve kadın olmaktır.


Kronik ağrıların tedavisinde ki asıl amaç kişinin hareketliliğini arttırmak ve ağrının şiddetini azaltmaktır. Tedavinin olumlu gitmesi sonucu çekilen ağrı şiddeti büyük ölçüde azalır ve günlük yaşamınıza dönmenize yardımcı olur. Kronik ağrının ne sıklıkla yaşandığı ve ağrının şiddeti kişiler arasında farklılık gösterebilir. Bu yüzden uzmanlar her hastaya farklı ve özel ağrı yönetimi planları oluşturur. Tedaviniz ve ağrı yönetim planınız ağrının şiddetine bölgesine ve altta yatan sağlık sorununa bağlı olacaktır.





Kronik ağrıyı tedavi etmek için tıbbi tedavi ilaçlar ve egzersiz hareketleri mevcuttur. Ağrının tedavisine yardımcı olacak çeşitli ilaçlar vardır. İlaçların dışında bazı tıbbi prosedürler de kronik ağrıdan kurtulmayı sağlayabilir. Mesela kaslarınıza hafif elektrik şokları göndererek ağrıyı azaltan elektriksel simülasyonlar vardır. Bunun dışında akupunktur yöntemi ile ağrıyı hafifletmek de mümkündür. Bir başka tedavi yöntemi olan Mora Terapi pemf, biyofoton tedavilerini de alabilirsiniz. Pemf cihazı; sporcu yaralanmalarından kalp rahatsızlıklarına cerrahi operasyon sonrası iyileşmenin hızlandırılmasına, bir çok rahatsızlığın giderilmesinde ve hafifletilmesinde kullanılan bir cihazdır.


Kronik ağrıları hafifletmek için yaşam tarzınızda da değişiklikler yapabilirsiniz. Örneğin, meditasyon ve yoga yapmak vücudunuzu esnetmek kronik ağrıların azalmasına yardımcı olur. Yapılan bölgesel masajlar da aynı şekilde rahatlatır ve ağrıyı hafifletir. Kronik ağrıların kesin bir tedavisi yoktur. Ancak bu durumu lehinize yönetebilirsiniz. Çekilen ağrıların şiddetini hafifletmek için ağrı yönetim planında uymanız gerekir.

 Kronik ağrı çektiğiniz için hayattan geri kalmayın ve bahsettiğimiz tedavi yöntemlerine zaman kaybetmeden başvurun. Vücudunuza iyi bakın, sağlıklı beslenin, düzenli egzersiz yapın ve stresten uzak durun.


Sağlıklı günler.