Müzik,
günlük yaşantımızın her alanında önemli rol oynamaktadır. Sakinleştirici veya
uyarıcı, neşe veya üzüntü verici olabilmektedir. Anılarımızı canlandırabilir;
duygularımızı ifade etmemize yardımcı olabileceği gibi değişik duyguların
ortaya çıkmasına da neden olabilir.
Müzik
terapi, insanların sağlık durumunda düzelme sağlamak amacıyla terapötik bir
ortam sağlayarak melodi, ritim, seyir ve ton gibi müzikal bileşenlerinin
kullanılması ile uygulanmaktadır. Müzik
terapide her tür enstrüman ve insan sesi kullanılabilmektedir.
Dünya Müzik Terapisi Federasyonu (WFMT) müzik terapiyi; ‘Müzik
terapisi, bir müzik terapistinin bir danışan veya grupla, onların fiziksel,
duygusal, zihinsel, sosyal ve kognitif ihtiyaçlarına karşılık verebilmek adına
iletişim, diyalog, öğrenim, mobilizasyon, ifade, organizasyon ve bunlarla
ilişkili diğer terapötik amaçları gerçekleştirebilmek ve kolaylaştırmak
amacıyla planlı bir süreçte müzik ve/veya müzikal unsurları (ses, ritim, melodi
ve armoni) kullanmasıdır’ şeklinde tanımlamaktadır.
İnsan
yaşamında etkili ve güçlü bir iletişim aracı olan müzik, yalnızca ruhsal
yapının kötü olduğu durumlarda değil, iyi olduğu durumlarda da insanı
etkilemektedir. Müzik kendine özgü dili, yapısı ve anlatım öğeleriyle insanın
duygu ve düşüncelerine seslendiği söylenebilmektedir. Bu bağlamda eski
medeniyetlerde de psikolojik sorunların giderilmesinde müziğin terapik
etkilerinden yararlanılmıştır. Tarihin ilk dönemlerinde şamanlarla başlayan
müziğin terapötik kullanımı Antik ve Orta çağ’ da Batı medeniyetinde de
etkisini göstermiştir. İslam medeniyetinde sufilerin ilgi gösterdiği müziğin
iyileştirici gücü Osmanlı ve Selçuklu döneminde de devam etmiştir. 1960’lı
yıllarda müzik ile tedavi uzmanlarının arttırılmasına ve kapsayıcı bir eğitim
almalarına yönelik çalışmalar başlatılmıştır. Böylelikle müzik terapi
sistematik olarak uygulanan bir disiplin haline gelerek günümüze kadar
gelmiştir.
Müzik,
merkezi sinir sistemi ve beyin kabuğunda yer alan düşünme, öğrenme, konuşma,
beden kontrolü ile ilgili merkezleri uyarmaktadır ve bu alandaki gelişmeleri
desteklemektedir. Müzik depresyon geçiren gençlerde beyni rahatlatıcı ve
hormonel düzensizlikleri hafifletici rol oynayabilmektedir. Müziğin hormonlar
üzerindeki etkisi, müziğin tarz ve şekline bağlı olarak stres hormonlarını artırabilir
veya azaltabilmektedir.
Vücudumuzun
motor işlevleri müzikal ritimlerle antrene olur. Örneğin, bir müzik parçası
dinlerken yürümeye çalıştığınızda adımlarınızın hızı, o müzik parçasının
ritmine uyumlu hale gelmektedir. Kaslarımız dışında da nefes alışımız,
kalbimizin atışı dinlediğimiz müzikle değişebilmektedir. Diğer bir deyişle
müzik, fizyolojik işlevlerimizi etkileme ve değiştirme potansiyeline sahiptir.
Günümüzde
müzik terapinin kullanım alanı oldukça geniştir. Nöroloji, kardiyoloji,
onkoloji, psikiyatri gibi klinik alanlarda tamamlayıcı bir yöntem olarak
kullanılmaktadır. Nörolojik hastalıklarda hastalığın ilerlemesini takip etmek
için bu yöntem kullanılabilmektedir. Kanser hastalarında dikkatin müziğe
odaklanması, hastanın hastalığını düşünmeyeceği bir zaman dilimi
oluşturacağından gevşeme ve anksiyetenin giderilmesinde önemlidir. Çocuklarda
nöromotor gelişimin desteklenmesinde de bu etkilerden yararlanılabilmektedir. Ayrıca
müzik terapi, alkol ve madde bağımlılığının tedavisinde de önemli bir yere
sahiptir. Yapılan bilimsel araştırmalarda klasik türk müziği ile klasik batı
müziğinin hastalıklar üzerinde iyileştirici bir etkiye sahip olduğu
saptanmıştır.
Mora Nova
modüllerinden olan, 5-Element Müzik modülü tanı ve tedaviye Geleneksel Çin
Tıbbına göre müziğin eşlik etmesini mümkün kılmaktadır. Huzursuzluğu, üzgünlüğü
gideren, kişinin dinginleşmesini, sakinleşmesini, tazelenmesini, canlanmasını,
iyileşmesini, rahatlamasını sağlayabilecek melodileri içermektedir. Depresyon
tedavilerinde ve iştahsız danışanlarda da destek olarak kullanılabilecek seçenekleri de bulunmaktadır.
Kendi başına terapi olmasının yanında, uygulanan farklı terapilere destek
amaçlı da kullanılabilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder