26 Kasım 2019 Salı

EGZERSİZ YAPMAK BEYNİNİZİ NASIL ETKİLER?


Dikkatinizin gelişmesine Yardımcı olur:

20 dakikayı geçkin yüksek tempolu bir yürüyüş veya koşu sonrası beyin aktiviteleri fotoğrafınız çekilseydi gördüklerinize inanamazdınız. Beyninizin tüm bölümleri canlanmış ve çalışır vaziyette olduğunu görecektiniz. Fazla serbest bir gezi yürüyüşü veya gezme amaçlı yapılan bisiklete binme aynı etkiyi vermez ama sıkı bir şekilde yaptığınız her yarım saate yakın egzersiz beyninizin tüm bölümlerinin canlanmasını sağlar.

Hafızanızın güçlü kalmasına yardımcı olur:

Yürüyüş, özellikle tempolu yürüyüş, aerobik veya bahçecilik gibi hafif egzersizler beyninizin hipokampüsünün ( ki hafıza ve öğrenme ile ilgili bölümüdür) büyümesine yardımcı olabilir. Ayrıca yaş ilerledikçe hipokampüsün küçülmesini de yavaşlatarak hafıza kaybı gibi sorunlara da engel olur. Bu konuda yapılan kimi çalışmalar çok ilginç. Eğer yaptığınız aktiviteyi severseniz hipokampüsün daha çok büyüyeceğini söylüyorlar. Bu demektir ki yapmaktan çok hoşlanacağınız bir egzersiz bulun ve onu yapmaya devam edin.

Depresyon ve kaygının azalmasına yardımcı olur:

Aerobik vb egzersizler, depresyon ve anksiyete konusunda o kadar olumlu sonuçlar doğuruyor ki, doktorunuz bile size bunu önerebilir. Bunun nedeninin, egzersizin beyin hücrelerindeki hasar ve bozulmaları yavaşlatması olarak düşünülüyor. Tam şekilde sonuç alabilmek için düzenli ve sürekli egzersiz yapmak önemli.

Zihninizi daha esnek olarak kullanmanıza yardımcı olur:

Yeni şeyler öğrenirken ve deneyimlerken beyninizin değişebilme ve esneyebilme yeteneğine “nöroplastisite” denir. Genç beyinler bu konuda yaşlılara oranla çok daha iyidir. Kişiden kişiye çok değişkenlik gösterebilen bir durumdur ve aynı yaştakiler bile farklı kapasitelere sahip olabilir. Bilim insanları her türlü egzersizin daha esnek ve kolay öğrenebilen beyinler konusunda çok yardımcı olduğu konusunda hemfikirler.






Demansı önlemek konusunda yardımcı olur:

Egzersiz yapmayanların yapanlara göre demans, alzaymır hastalıklarına yakalanma olasılıklarının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Bu sonuç aslında egzersizin obezite, diyabet, yüksek tansiyon ve depresyon gibi hastalıkların önüne geçmesi nedeniyle diye yorumlanabilir. Aslında doğru bir yaklaşım; bu hastalıklardan korunarak demans ve alzaymır hastalıklarına da yakalanma riski azalmış oluyor. Ancak bunun yanı sıra egzersizin beynin beyaz ve gri maddelerini fazlalaştırdığını ve dolayısıyla bu konuda direkt bir etkisinin de olduğunu söylemeliyiz.

Kan akışına yardımcı olur:

Egzersiz kanın beyninize ulaşmasına yardımcı olur. Bunun nedeni kalbinizi ve kanı beyninize taşıyan büyük damarlardan, beyninizdeki küçük mikro kanallara kadar egzersizin tüm kan damarlarınızı güçlendirmesidir.
Güçlü kan damarları ve oluşturdukları kan akışı demansla ilgili plakların birikimlerini önlerler. Bilim insanları ayrıca güçlü kan akışının beyni güçlendirerek mental zayıflamanın önüne geçtiğini de vurguluyorlar.

Bilişsel yeteneklerinizi geliştirir:

Araştırmalar, egzersizin bilgileri yorumlama, değerlendirme, düzenleme ve dolayısıyla ona uygun şekilde davranma yeteneğini geliştirdiğini de gösteriyor. Uzun vadede egzersiz beyindeki beyaz madde yapısını değiştirerek beyin hücrelerinin bağlanmalarına yardımcı oluyor.

Kaliteli bir uyku uyumanıza yardımcı olur:

Egzersiz ruh halinizi dengede tutmaya, yatağa daha az stresle girmeye, sağlıklı bir uyku, uyanıklık döngüsünde yaşamanıza yardımcı olur. Daha fazla egzersiz yapan insanlar daha çok rem uykusu  (beyninizi ve vücudunuzu canlandırmaya yardımcı olan derin uyku) alma eğilimindedirler.

Peki ne kadar süre egzersiz yapmak fark yaratır?

Standart öneriler haftanın belirli günlerinde 30 dakikalık ılımlı bir egzersizle başlamanın uygun olacağı yönünde. Kimileri haftalık 150 dk minimum diyor, kimileri her seferinde yapılan egzersizin min 45-60 dk olmasının gerekliliğinden bahsediyor. Günlük min 45 dak, haftanın 3-4 günü yapılan bir egzersiz programıyla başlamak en uygun olanı gibi görünmekte.



Aktif, sağlıklı, mutlu günler dileklerimizle,





6 Kasım 2019 Çarşamba

KENDİNİZLE İLGİLENMEK, KENDİNİZE ZAMAN AYIRMAK NEDEN ÖNEMLİ?


Her gün bizi kurtaracak bir sürü farklı ürün reklamı bombardımanına maruz kalıyoruz. Ancak bizi gerçekten kurtaracak rahatlatacak olan şeyler maddi alışverişlerle doldurduğumuz dolaplarımız, evlerimiz, hayatlarımız mı?

Bize söylenilenin aksine kendimize zaman ayırmak veya kendimizle ilgilenmek son moda bir ruju veya son model bir cep telefonunu almak değil. Son model arabaya binip, son model bir destinasyona uçmak da değil. Eğer öyle olsaydı sadece ayrıcalıklı, bulunması zor ve çok pahalı şeylerin kendimizle ilgilenmek olduğunu söyleyebilirdik. Açıkçası, günümüz dünyasında kendinle ilgilenmek sanki raflarda, reklamlarda satılan ürünlerle eş değer ve bunu ispatlamak için satın alma eylemi yapmamız gerekiyor. Oysa hepimiz biliyoruz satın aldığımız cafcaflı ürünler sadece bir süreliğine bizi iyi hissettiriyor ve kesinlikle verdikleri tatmin duygusu geçici. Hayatımızdaki her şeyi düzeltmek için bir işe yaramıyor ve kısa bir süre içinde eski ruh halimize geri dönüyoruz.

Oysa kendimizle gerçekten ilgilenmek, zaman ayırmak her gün yapılması gereken, her gün verilmesi gereken bir karar. O anda, her zaman kendinizi iyi hissetmeyebiliriz ama uzun vadede kesinlikle olumlu bir değişime neden olur.

Gerçek kendinle ilgilenme, kendine zaman ayırma kendine söz vermeyi, iç gözlem yapabilmeyi ve alıştırma yapabilmeyi içerir. Kendimizi listenin en önüne koyup, gerçekten neye ihtiyacımız var ve asıl istediğimiz ne bulmayı gerektirir.







Aslında kendimizle ilgilenmek tam olarak hislerimiz ve ihtiyaçlarımızla bağlantıya geçmek demektir. Yoksa tüketim ürünleri satın alıp, asıl ihtiyacımız olan duygu ve isteklerimizin üzerini örtüp, onları görmezden gelmek demek değildir.

Peki asıl hislerimiz ve ihtiyaçlarımızla bağlantıya geçmek için neler yapabiliriz? Duygu ve hislerimize ulaşmamızı sağlayacak şeylerden yardım almakla başlayabiliriz. Bunlar bir arkadaşımızla içten bir sohbet olabileceği gibi, dans veya yin yoga gibi egzersizler veya meditasyon yapmak, günlük tutmak olabilir. Asla alkol veya ilaç türevleri gibi aptallaştıran şeylere başvurmayın. Bunlar da aynı alışveriş gibi duygularınızı açığa çıkaran değil, üzerini örten sahte şeylerdir.

Duygularınızla birlikte olurken veya onların ortaya çıkışını gözlemlerken, özellikle olumsuz olanlar için kendinize karşı her zaman nazik olun. Evet şu an öfke, kızgınlık, hayal kırıklığı vb olumsuz duyguları hissediyorum. Tüm bunları hissetmek için kendime izin veriyorum. Kendimi yargılamadan tüm bu duyguların ortaya çıkmasına izin veriyorum gibi olumlamalarda mutlaka bulunun.

Bu duygular ortaya çıkarken kendinize sorun, şu an ihtiyacım olan ne? Buradaki anahtar kelime “ihtiyaç”. “İstediğim ne” ile “ihtiyacım olan ne” arasında büyük fark var. Gerçekten içinizde bunu araştırın ve hissedin. Sonra tekrar sorun; “bu ihtiyacımı karşılamak için daha önce ne yapmıştım?” veya “ne bana bu ihtiyacımı şu an karşılamak için yardımcı olabilir?” Size tüm bu soruları ve aklınıza gelen tüm cevapları bir liste halinde yazmanızı öneririm. Elinizde o anki durumunuza dair böyle bir kaynak listenin olması, sizi konfor alanlarınızda kalmanıza veya duygularınızda kaybolup gitmenize neden olan oto-pilot’tan çıkartıp, tekrar tekrar aynı faydasız şeyleri yapıp hayatınızın anlamsızlaşmasına neden olan şeyleri yapmaktan kurtaracak.

Unutmayın kendinizle ilgilenmek düzenli yapmanız gereken bir şeydir. Bir süre yapıp sonra tekrar unutmanız gereken bir şey değil. Neleri yapmaktan hoşlanırsınız, ne size gerçek mutluluk, neşe, sevinç verir? Bilirseniz o şeyleri rutininiz içerisine daha çok ekler, daha çok yaparsınız. Ertelemeden, geciktirmeden, önceliği kendinize vererek… Uçaklarda bile hava maskesini önce kendinize takmanızı isterler.

Kendimize zaman ayırmak, kendimizle ilgilenmekle ilgili her kişinin ihtiyaçları farklı olabilir. İşte size birkaç kendimizle ilgilenme önerisi;
-Sınırlarınızı koyun, ilişkilerinizde sınırlarınızın aşılmasına müsaade etmeyin
-Mutlaka gün içerisinde yeterli miktarda su içtiğinizden emin olun
-Yediğiniz şeyler bedeninizi doğru şekilde besleyen gıdalar olsun.
-Sevdiklerinizle daha çok zaman geçirin.
-Her gün dışarıda kısa da olsa bir yürüyüş yapın, özellikle doğal alanlarda.
-Kedi, köpek gibi bir evcil hayvan edinin.
-Kendinizle nazikçe konuşun, kendinize karşı hoşgörülü olun. Unutmayın kendine nazik olan insanlar başlarına nazik ve hoş görülü olabilirler.
- Sevdiklerinize onları sevdiğinizi söyleyin.
- Sosyal medya tuzaklarından kendinizi uzak tutun. Sürekli gelen bilgi bombardımanı da zihninizin kaç-savaş pozisyonunda kalmasını sağlıyor.
- Eviniz, ofisinizin düzenine dikkat edin. Dış düzen, iç düzeni de sağlar.
- Kendinize ve başkalarına karşı affetme alıştırmaları yapın.
- Duygularınızı belli edin. Daha çok gülün ve ağlayın.
- Bedeninizi hareket ettirecek sevdiğiniz egzersizler bulun (dans, yoga, yürüyüş, neyi seviyorsanız)

Bu öneriler çok basit olmakla birlikte, düzenli olarak yapıldığında sizi kesinlikle endişe, duygu durum dalgalanmaları, gerçek zevkler yerine duygularınızı kapatan yanlış alışkanlıklara kapılmaktan kurtaracak. Ve en önemlisi gerçek ben’inizle her zaman birlikte kalmanız. Niyetleriniz ve söyledikleriniz, yaptıklarınız bir olursa bütünsel olarak kendinizi her zaman daha iyi hissedersiniz.

Her şey önce kendinize inanmakla başlıyor. Bunu hak ettiğinize inanın. Kendinize olan sevginiz artacak. Kendini seven insanlar her şeyi, herkesi sevebilen, sevecen olabilen dolayısıyla hayatın getirdiklerine karşı daha rahat baş edebilen insanlardır.

Mora Terapi Renk terapisi veya Bach Çiçekleri terapisi de tam size göre olabilir. Endişe, üzüntü, stres gibi olumsuz duyguların hızlıca iyileşmesini sağladığı için kendinize zaman ayırma pratiklerinize başlamanızı kolaylaştıracaktır. Denemekten ve sonuçta tüm duygu ve bedeninize verdiği rahatlamayı deneyimlemekten çekinmeyin.

Mutlu, sağlıklı günler diliyoruz.