Vücudun, hayati işlevlerinin yerine getirilmesi açısından
sıvı dengesinin sağlanması, kaybedilen suyun yerine konması oldukça önemlidir. Yapılan
araştırmalar sonucu, insanların gün içerisinde kaybettikleri su miktarı ortalama
olarak 2,5 litre olarak belirlenmiştir. Siz gün içinde kaybettiğiniz
suyu yerine koyabiliyor musunuz?
Peki vücut, susuz kaldığının sinyallerini bize hangi
yollarla veriyor? Birlikte inceleyelim…
Ağız bölgesinde kuruluk,
vücudun susuz kaldığının ilk göstergelerindendir. Aslında basit gibi
görülen bu belirti, gün içerisinde göz ardı edilebilir veya su dışında farklı
içeceklerle karşılanabildiği düşünülebilir. Ancak gün içerisinde tüketeceğiniz
çay-kahve türü içecekler vücudunuzun su ihtiyacını karşılamaz, aksine vücuttan
daha çok su atmanıza sebep olur.
Yetersiz su tüketiminin farkına varılabilmesi adına, kendi
başınıza yapabileceğiniz en güzel kontrol, idrar renginin kontrolüdür. Yapılan
idrar kahverengiye kaçan koyu sarı şeklinde ise yetersiz su tükettiğinize
işarettir. Vücudun suya doygunluğu arttıkça, idrar rengi de doğru orantılı
şekilde açılacaktır.
Günümüzde en sık karşılaşılan problemlerden biri de kabızlıktır.
Peki siz kabızlığınızın sebebinin yetersiz su tüketimi olabileceğini hiç
düşünmüş müydünüz? Susuz kalan bağırsaklar aktif olarak çalışamaz ve yavaşlar.
Bunun sonucunda da kabızlık meydana gelebilir.
Güzel ve elastik bir cildin sırrı da su tüketiminden
geçmektedir. Eğer cildiniz kuru ve eski elastikiyetini kaybetmiş durumdaysa, su
tüketiminizi sorgulamalısınız. Susuz kalan cilt kurur, kırışıklık oluşumuna da
uygun ortam hazırlanmış olur.
Gün içerisindeki yorgunluğunuz ve uyku haliniz de susuz
kaldığınızın habercisi olabilir! Susuzluk
sırasında, kandaki oksijen içeriği de düşer. Yeterli oksijeni alamayan kas ve
sinir fonksiyonları yavaşlayarak yorgunluk hissi oluşturur.
Vücut sıcaklığının düzenlenmesinde de su oldukça önemlidir.
Vücut sıcaklığımız yüksek değerlere ulaştığında terlemeye başlarız. Terleme
sonucu da vücut sıcaklığımız düşer. Su eksikliği durumunda ise, terleme azalır
ya da durur ve vücut sıcaklığı yükselmiş olur.
Kalbimiz ve dolaşım sistemimiz de susuzluktan etkilemektedir.
Susuzluk sebebiyle vücutta bozulan elektrolit dengesi sonucu nabız değişimleri
meydana gelebilir. Aynı zamanda kan basıncındaki bozulmalar nedeniyle baş
dönmesi de gözlemlenebilmektedir.
Sodyum, potasyum gibi elektrolitlerin dengesi kasların
doğru çalışması için çok önemlidir. Susuzluk halinde elektrolit dengesizliğine
bağlı, egzersiz sırasında ya da sonrasında kramp ya da spazmlar meydana
gelebilir.
Yeterli miktarda suyu alamayan böbreklerde, toksin ve atık
asit birikimi, bakterilerin gelişmesi için uygun ortam sağlar. Bu da böbrekler
ve mesanede ağrı, iltihaplanma ve enfeksiyonlara sebep olabilir. Aynı zamanda vücudumuz,
uzaklaştırılamayan toksinleri yağ hücrelerinin içinde saklamaya başlar. Eğer vücut
yeterli su ile toksinleri güvenli bir şekilde atamıyor ise yağ hücrelerini de
serbest bırakmaz. Bu nedenle kilo kontrolü sağlanamaz hale gelir.
Aslında vücudunuz susuz kalınca size ne çok sinyal veriyormuş
değil mi? Yapmanız gereken şey O’na kulak vermek ve sağlıklı çalışabilmesi için
bol bol su içmek! Mora terapi yöntemiyle yapılan tüm terapilerde genel sağlık
desteklendiğinden su tüketiminin önemi her fırsatta vurgulanmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder